Bu konuda söylenen, bilinen ne çok şey var ama
uygulayanların sayısı ne kadar merak ediyorum.
Sanırım biz daha yolun başındayız ve biraz acemiyiz.
Melis doğduğundan beri sürekli ağlayan, geceleri ağlama
krizlerine giren bir bebek değildi, bu sendromları çok yaşamamıştık.
Ancak son dönemlerde ne yapacağımızı bilemez durumlar
yaşıyoruz. Bildiğiniz gibi bu minik kuzucukların durumu hergün değişiklik
gösteriyor, bir gün çok uyumlu, huzurlu bir çocukken, diğer gün bir anda yemek
yemeyen, mızmız biri olabiliyor. Bebeğiniz olmadan da çevreden dolayı biliriz ya,
çocuklar ağlayarak istediğini yaptırır, her ağladığında istediğini yapmamak,
inatlaşmamak gerekir, onun daha minik bir kuzu olduğunu unutmamak gerekir, bunu
söylüyorum çünkü bazen sanki karşınızda olgun ve söylediklerinizi anlayabilecek
biri varmış gibi konuşurken bulabiliyoruz kendimizi. Kendimden yola çıkarsam bu
duruma alışmam zaman aldı, açıkcası başedebilme yöntemlerini biliyorum ama
bazen uygulayamıyorum.
Son dönemlerde istediği olmadığı zaman kendini bulunduğu
yere atıveren, ağlayan, hırçınlaşan bir Melis var karşımızda. Sorguladığım
oluyor kimi zaman, bizde mi sorun var, acaba biz mi onu hırçın yaptık diye ama
düşünüyorum; olabildiğince bu tepkilerine konuşarak, sesimizi çok yükseltmeden
karşılık vermeye çalışıyoruz. Çok sık hayır dedirttiği zamanlar olabiliyor
tabi.. Her çocuk çok farklı, bu konularda net konuşmak mümkün değil. 2 yaş
sendromuna erken mi adım atıyoruz dersiniz : )
Bu konuda uygulayıp, işe yaradığına emin olduğum şey, ağlama
krizine giren bebeğin ilgisini dağıtmak, farklı bir yöne çevirmek, anında değişiveriyorlar:
)
Bazen bir süre ilgilenmemek de işe yarıyor. Mesela,
geçenlerde istediği birşey olmayınca kendini yerlere atan Melis ile hiç
ilgilenmedik, kendimi nasıl tuttum inanamıyorum, anlık sabır gerekiyor.
Sonrasında ilgilenmediğimizi farkedince yanımıza gelip bize bakarak iyice tepki
vermeye başladı, yine ilgilenmedik, ve sustu. O günden beri gerçekten kendini
yerlere atma sıklığı değişti : )
Birine birşeyi vermesini istediğimizde, gidip yüzüne
fırlatıyor bazen: ) Ya da durduk yere çat diye bir şaplak yiyebiliyorsunuz
yüzünüze. Halbuki bunları bizden mi gördü, hayır, hatta kimseden de görmedi ama
yadırgamamak lazımmış demek, böyle başına geliveriyormuş insanın.
Normalde eline almadığı, ilgilenmediği oyuncaklarıyla başka
biri ilgilenince nasıl hırçınlaşıyor, şaşırıyoruz, hani çocuklar bir arada
paylaşmayı öğreniyordu ? Ya da bunun için henüz erken mi ?
İnatlaşma konusuna gelince, bu konuda da çok olgun
davranamıyorum bazen, onun bu konuda olgun olamayacağını unutabiliyorum. Aslında bu zamanlarda, inatlaşmasını
engellemek yerine, farklı yöne çekmek gerekiyor ilgisini, hemen aklıma bunu
getiriyorum : )
Yemek yemekte zorladığı dönemlerde minik savaşlar yaşayabiliyoruz,
itiraf edeyim, bazen eşim ya da anneme bana dikkat edin, anlık zarar
verebilirim diyorum, o kadar: ) Ama sonra tüm o öfkeniz kaybolup gidiyor, ne
ilginç bu minik canavarlar yaa: )
Böyle böyle, kimi zaman agresif, hırçın, kimi zaman sakin,
bir şekilde büyüme sinyalleri hepsi, elimizden geldiğince algılarını ve
zihinsel gelişimlerine destek olmalıyız. Sonuçta geçici dönemler, bol sabırla
karşılamamız gereken..
Dışarıdan bakınca derdik ya, bacak kadar çocuğu
susturamadılar ya da çılgınca ağlayan bir çocuğa engel olamayan birini
gördüğümüzde anlamazdık. Ben böyleydim yani, eminim çoğunuz aynı şeyleri
düşünüyordunuz. O yüzden boşa ahkam kesmemek lazım, bu minik mucizeler
gerçekten sizden daha güçlü olabiliyorlar: )
Yine her zaman söylediğim gibi, tüm bunlara rağmen, akşam
gittiğinde yüzünü gördüğümde, kokladığımda herşeyi unutturuyor mu, unutturuyor.
Gece uyurken sımsıcak sarılmak dünyalara bedel mi, evet. Katlanılır kılan,
sabır katan bunun gibi birçok örnek..
Var mı ufak hikayeleriniz bu terrible two yolculuğunda, yön
göstereceğini düşündüğünüz ? : )
Sevgiler.