İsim:

Email: *

Mesaj: *

İsim:

Email: *

Mesaj: *

27 Ocak 2013 Pazar

1 Yaş Doğum Günü Hikayesi - Kayra Okan Kayhan

İlknur Kayhan Anlatıyor;

Taşınma sebebiyle küçük aşkımın doğum gününü geç kıtlamak zorunda kaldık: ) Aslında anneannemizin evinde (12/10) aile arasında küçük bir kutlama yapmamıza rağmen, anne olarak bu durum içime sinmedi tabii ki. Ben de ilk doğumgünümüz için güzel bir oraganizasyon ayarladım.

Bu kalabalık organizasyon için yeni evimizin toplantı salonu gayet uygun oldu. Öncelikle davetliler için teknoloji kullanılarak sms aracılığıyla Kayra Okan’dan bir davet mesajı gönderdik. Gelen geri dönüşlere göre davetli sayısını da böylece tespit etmiş olduk.

Gelelim diğer hazırlıklara... Parti süsleri için halamızla birlikte Eminönü’yü tercih ettik. Çünkü bu iş için en uygun ve bol çeşit orada var. Balonlar, kapı süsleri, KAYNANA DİLİ, fenerler, mumlar.... Bir de misafirlerimize verilmek üzere babamıza ithafen renkli kurbağalar: ) Hepsini özenle ve zevkle seçtik. Bir de unutmadan partinin en göz alıcı iki erkeği olan baba-oğlu için bir örnek giyinsinler diye kırmızı pantolonlar, mavi gömlekler ve siyah papyonlar aldık: )

Pasta için iş arkadaşıma kocaman bir alkış lütfen ! Çünkü maharetli elleriyle, hem göze hem de damaklara layık süper bir pasta yaptı. Ellerine sağlık... Tarçınlı kurabiye, peynirli poğaca, cevizli kek babaannemizin de ellerine sağlık. Peynirli börek,makarna salatası, kısır anneanne ve anne ortak yapımıyla tamamlandı. Cevizli kurabiye ve diğer tuzlu kurabiyemiz Nurhayat teyzemizin hünerli ellerinden çıktı. Arpa şehriyeli salata da şimdi bebişini bekleyen kuzenimizin eşi Emel’den geldi. Herkesin emeğine sağlık,herşey çok güzel olmuştu.

Parti için Cumartesi gününü seçtik ki hazırlıklarımızı Cuma akşamından tamamlayalım diye.. Akşam babamızla birlikte toplantı salonunu Oğlumuz Kayra Okan için süsledik, müzik için ses sitemi de hazır... Artık parti için geri sayım başlasınnnn.

Sabah geri kalan hazırlıklar için erkenden kalktık, oğluşa güzel bir kahvaltı yaptırdık ve kuaföre gittik. Hava muhalefeti nedeniyle saçlarım bozuldu fakat kuzenim Ruya yardımıyla tekrar elden geçirildi: )
Bu arada da yavaş yavaş misafirlerimiz gelmeye başladı..

Oğlum ve babası misafirleri karşılamak için toplantı salonuna indikleri anda içerideki süsleri gören Kayra Okan her zamanki şaşkınlık nidasıyla (AYYYYYY) ortalıkta koşturmaya başladı. Eeee tabi herşey onun için, dilediği kadar koşup oynayabilir, terleyebilir ve hatta kudurabilir. Bugün onun günü....

50 kişilik misafir kadromuz eksiksiz olarak davetimize iştirak ettiler. Babamızla birlikte pastamızı kestik, mamalarımızı yedik hediyelerimizi açtık, arkadaşlarımızla oynadık. Eee tabi yorgun düştük, neredeyse pasta kesilirken uyuyacaktık : ) Biraz şekerleme yaptıktan sonra Melisko ve Simay’la fotoğraflar çektirdik. Fotoğraflarda da görüldüğü üzere annelerin kucağında keyfimiz gayet yerindeydi: ) Artık misafirlerimizi uğurlama vakti gelmişti. Bizimle birlikte oldukları için hepsine tek tek teşekkür ediyoruz.



Ayrıca ilk doğumgünümüzün hikayesini paylaşma fırsatı veren Mürvet teyzemize teşekkür ederiz; )



İlknur ÖZKAPTAN KAYHAN

23 Ocak 2013 Çarşamba

1 Diş Buğdayı Hikayesi - Ali Sarp Çolakoğlu


16 yıl..
Can Dost..
Temjelis (  Özel bir anlamı var, hikayesi uzun, bir ara anlatmak isterim: )  ) ailemizin ilk  mucizesi Ali Sarp'ımızın annesi..
Degismeyen, eskimeyen bir kardeslik hikayesinin ortancası..
..ve daha birçok sey uzaar gider..

Paylasmaya basladıgım dogum gunu hikayelerinden farklı olarak, daha çok fikir barındırdıgını dusundugu için Tugba dis bugdayında yasadıgı kosturmacayı, arastırdıklarını ve duygularını paylastı..

Keyifli Okumalar: )



DİŞLERE SELAM GÜLMEYE DEVAM:)


Oğluşum diş çıkardı..

Mini mini olan prensim 7.5 aylıkken dişciklerini gösterdi ve ilk gören ve onu en çok seven anneanneciği oldu...
Uzun zamandır dişleri bekleyen babacık çooook sevindi....
İki tanecik dişcik alt çeneden bize bakıyordu artık ve bizim enkıymetlimizin herşeyi ne çok mutlu ediyor hepimizi....
SENİ ÇOK SEVİYORUZ...
Ne çok şey öğrendik birlikte ,seninle birlikte ne çok şeyle tanıştık....
Hep diyorum; ARMAĞANIMSIN, içimi titreten, doyamadığım minik bebeğim.....


Her partimizin bir teması vardır......bu partide temamız bitkileri,ormanları sevelim ve onları koruyalım !

Bu güzelliği kutlamak ve mutluluğumuzu paylaşmak adına geçmişten günümüze kadar gelen geleneğimiz diş buğdayını yaptık... Çok da güzel yaptık...

Oğluşumun doğumuyla birlikte hayatımıza hep Güneş doğuyor, biz güneş batımını çoktan unuttuk... Her doğan güne en büyük şükürle başlıyorum hayatımın armağanı Ali Sarp için.... Onu bana verdiği için..... Şu yalan denen dünyada en büyük başarım, yaptığım en güzel en kifayetsiz varlık:))) Karnıma düştüğü günden bu yana onun için neler yapabilirim diye sürekli içim içime sığmıyor... Sanki ne yapsam da yetmiyor, hep en güzel en üstü hep en en diye devam ediyor... Zor dönemleri atlattık bebeğimle, çok zor şartlarda kavuştuk birbirimize… İkimizde güçlü kaldık ve birbirimize kaldık.... MUCİZEM benim o... ARMAĞANIM! HERŞEYİM! Anlatılamaz olan en büyük AŞKKKK:)

Diş buğdayı hazırlıkları koşturmaca ile geçti....

Aslında aile eşrafı ve arkadaş eşrafında diş buğdayı yapan hiç kimse olmadığından bilgi alabileceğim tek yer internet oldu.... Ve hummalı araştırmalarım sonucu diş buğdayı taslağını oluşturdum.. Herkes bir şeyler yapmış ama internete rağmen benim yaptıklarım değişik olmalıydı ki çok şükür oldu:)). İlk iş ne zaman olacağına karar vermek ve kişileri davet etmekti. Sonrasında bir dizi yapılacak iş vardı.Tabi ki yılmak yok. Alışveriş için listem hazırdı, eşim ve Ali Sarp ile   Eminönü yollarına düştük, baba-oğul Saray Muhallebicisinde beni beklerken : ) bende en hızlı şekilde tüm ihtiyaçları aldım. Sonrasında diş buğdayında dağıtmak için ağaç fidesi alacağımız fidanlık aradık ama kapalı olduğundan üzülerek eve döndük...

Diş buğdayı için hazırlıklar genel olarak el emeği göz nuruydu. Teyzeciğin emeği tartışılmazdı. Onu çok yorduk. Diş kurabiyelerini ablam ile birlikte gece yarısına kadar yaptık ama muhteşem oldu. Biz bile neredeyse hazır alındığına inanacaktık:))) 


Sonra diş buğdayında dağıtılması için alınan diş fırçaları, kalemler, diş jelibonları, bonibonlar, uğurböcekli çikolatalar için özel hazırladığımız ve süslediğimiz kablara yerleştirdik ve sunuma hazır hale getirdik. Ev süslemesinin olabildiğince sade olmasını istediğim için sadece balonlar ile süsledik. Ali Sarp mini mini bir fidan olduğundan fidanları onunla ve dişleriyle büyüsün diye dağıtmak istemiştim. Fakat ağaç fidanı olması sebebiyle dikilecek yer bulunması zor olduğundan anneannemizin ve dedemizin araştırmaları ve desteği  sayesinde begonya çiçeği dağıtmaya karar verdik. Düşündük ki insanlar çiçekleri dikip daha rahat ilgilenecekti ve biz çiçeklerin büyüdüğünden haberdar olabilecektik. Çünkü onlar Ali Sarp’ın çiçekleriydi. Anneanne- dede ve yeğenim Doruk ile tüm fidanlıkları gezerek begonyaları aldık. 

Çiçekleri, aldığım süslü tülleri dişim çıktı etiketleri ile hazırladık. Çok güzel oldular. Diş şekli verilerek hazırlanan muhteşem pasta diş buğdayı masanın en nadide köşesinde yer almış oldu. 

Diş hediğimizde internette verilen kuru tatsız tuzsuz tarflere inat bol meyveli bol kuru yemişli muhteş bir karışımla yapıldı ve beğeniler ardı ardına alındı. 

Diş buğdayı menüsü bol bol teyze emeğinin geçtiği harika bir masa oldu. Herşey bu kadar değil tabii ki; diş buğdayı geleneksel bir tören olduğundan ben tüm geleneklerin uygulanmasını istedim. Diş buğdayı kolyesi tarifini ablacığıma  verdim o da yüreğini ve becerisini katarak güzel bir kolye yaptı. Diş buğdayı partimizde Ali Sarp-Doruk-Ben üçümüzün güzel gerdanlarını süsledi ve o günün anısına saklanmak üzere kaldırıldı. Diş buğdayında Ali Sarp yakışıklısının ve Doruk abisinin başından aşağıya buğdaylar döküldü dişleri güçlü, kuvvetli olsun diye....

Veeee seçim zamanı geldi. Diş buğdayında dişi çıkan bebeğin önüne bir çok şey konulur ve seçeceği şey herneyse gelecekte mesleğini belirler. Ali Sarp steteskop seçti (bu seçime göre Ali Sarp doktor olmalı) bakalım bu gelenek ne kadar doğru tespitte bulunuyor. Yaşayıp hep birlikte göreceğiz.

Oğlumla ilgili çok şeyi gelecekte ona bırakabilmek ve  bebekliğinden  hatıraları olsun diye sakladığımdan (mesela ilk tırnak+ilk saç+göbek bağı gibi) Ali Sarp için yaptığım tüm toplantılarda dağıttığım hatıraların hepsini saklıyorum....

Diş buğdayı için tüm hazırlıklar en hızlı ve itinalı ayrıntılara dikkat edilerek tamamlandı ve misafirlerin beğenisine sunuldu:) Sevdiklerimizle birlikte bu güzel günü en keyifli şekilde geçirdik... Genel olarak herkes tüm hazırlıklara hediyelere ve fikirlere bayıldı. İlki gerçekleştirmenin gururuyla bende tebrik ve güzel itifatları topladım : ) Senin benim gibi annen olduğundan çok şanslı olduğunu söylediler. Bu kadar şeyi düşünüp koşturup en güzel şekilde sunduğum ve senin için herşeyi en güzel şekilde yapmaya çalıştğım için. Veee seni her zorluğa ve herşeye rağmen kendi sağlığımın tehlikede olmasına rağmen dünyaya getirme çabam için....

Bu yaptığım toplantı sonucunda en çok çocuk toplantısı yapan (bebek mevlüdü-sünnet ve diş buğdayı - 9 aylık süreçte) anne olarak Guinness’e girceksin diye söylentiler fazlasıyla oluştu : ) Bizi seven herkese de bizim bu güzel günlerimizde yalnız bırakamadıkları için ayrıca teşekkür ederiz.

Veee diş buğdayımızın hediyesi;
Ali Sarp'ımıza anne-babası olarak bu güzel günün anısına,  yani mini mini dişler için TEMA vakfı aracılığı ile İzmir hatıra ormanında fidanlar dikildi ve artık Ali Sarp'ın minik bir ormancığı var : ) Amaç dişlerimizle birlikte koca kocaman ormanlar oluşturabilmek.... 

Şimdiden bu güzel amaca dahil olduğundan senin adına anne ve baban olarak çok mutluyuz. Umuyoruz ki bu  hayatta seninle hep gurur duyarız. Bu hayat seni bize armağan etti. Biz de bu hayata güzel bir insan armağan edebiliriz. En güzel şekilde seni yetiştirebiliriz. Her ne olusa olsun biz hep seninle olacağız....


SENİ ÇOK SEVİYORUZ.....


Tuğba ÖZTÜRK ÇOLAKOĞLU




Derya Coşkundeniz ile Röportaj :)

Mavi ile Derin'in annesi..
Nam-ı Diğer "Aşk Doktor"u Mehmet Coşkundeniz'in güzel eşi..
Posta.com.tr Yazarlarından Derya Coşkundeniz'e sorularımı memnuniyetle cevapladığı için teşekkür ediyorum..

İkiz annesi olarak yaşadıklarını keyifle okuyacağınızı umuyorum !


İkiz bebeklere hamile olduğunuzu öğrenince neler hissettiniz ?

Şaşkınlık, korku, sevinç ortaya karışık bir duygu J Ama her şeye rağmen ikiz annesi olmanın çok havalı olduğunu düşündüm bir yandan…

Genelde anne olmadan önce bazı konularla ilgili düşüncelerimizi, anne olduktan sonraki yaşantımızda uygulayamayabiliyoruz, sizin de "aslında hiç öyle değilmiş" dediğiniz konular var mı ?

Yurt dışı seyahatinde gördüğüm üç çocuklu ailelerin rahatlığı karşısında, “Ne var yani ben de alır çocuğumu dünyayı gezerim” demiştim, ikiz bebeklerde durum böyle olamadı maalesef. Bizim seyahatler 4 kişilik çekirdek aileden çıkıyor, yardımcımız olmadan bu zamana kadar uzun seyahatlere gidemedik. Formülünü çözdüğüm an paylaşacağım herkesle.

"Ailenizde ikiz var mı? Hangisi önce doğdu ? Biri erkek olsaymış iyi olurmuş.." gibi sorular ve yorumlar mutlaka geliyordur, bunların sizi bunalttığı oluyor mu:) ?

Mehmet’in halaları ikiz. Saçma sorularla karşılaştım ve biliyorum ki hayatımın sonuna kadar karşılaşacağım. En çok canımı sıkan “AAA mavi gözlü olanın adı Derin, kahverengi gözlü olanın adı Mavi. Keşke değiştirseydiniz, yanlış olmuş isimleri” Bu soru sinir kat sayımı zıplatıyor. Göz rengine göre koymadık ki isimlerini! Derin önce doğdu, karnımda en derindeydi diye önce doğanın adı Derin olsun dedik, Mavi ikinci doğan.

Kızlarınızı nasıl uyutuyorsunuz ?

1 yaşına kadar ayakta sallamak, ana kucağında sallamak, kolumda sallamak gibi türlü çeşit deneyimlerle uyuttuk. Bu biraz tecrübesiz bakıcı yüzünden oldu. Ben zaten acemiyim, zannettim ki beni yönlendirir tuttuğumuz bakıcı ama o benden beter çıktı. Bebeklerimi ayakta sallamaya alıştırdı, 5. ay işine son verdim ama kızlar bu uyutma şekline alışmışlardı bir kere.1 yaşında kızlara  resti çekip yataklarına alıştırdım. 2 gün içinde kendi yataklarında kendi kendilerine uyumaya alıştılar. Hala kendi yataklarında uyurlar.

Hamileliğinizde günlük/blog yazdınız mı ya da psiklojik olarak rahatlamak için yaptığınız şeyler oldu mu ?

Günlük tutmadım ama doğumdan sonra yaşadıklarımı yazmaya başladım. Hala Posta Gazetesinin internet sayfasında yazıyorum. Ben zaten sorunsuz bir hamileydim, çevremde beni hoş tutan çok insan vardı sağ olsunlar. En çok eşim beni sakinleştirirdi, hala da öyledir.

Doğumdan sonraki ilk 40 gününüz nasıl geçti, kimlerin desteğini gördünüz ?

Eşim tüm süreçte beni hep destekledi ve yanımda oldu. O olmasaydı, halimden anlamasaydı ne olurdu bilmiyorum. Benimle birlikte kalkar, kızları besler, beslenenin gazını çıkarır, altını değiştirir, yıkar, uyuturdu. Bu ritüeli hala yapar.  İlk 40 gün çok hassas bir zaman anne için. Ama babaların durumunu da yadsıyamam. O da yeni bir duruma adapte olmaya çalışıyordu.

Hamilelik sürecindeki bakımınızda organik ürünler kullanmaya dikkat ettiniz mi ?

Elbette. Organik pazarlarını takip ederdim. Alışverişlerimi bu pazarlardan yapardım. Yediğim, içtiğim, kullandığım ürünlerin organik olmasına dikkat ettim. Mümkün olduğunca az kozmetik kullandım.

Size "ikiz annesi" olmanın, anne olmaktan farkı var mı ?

İkiz anneleri zordan başlıyor annelik serüvenine. Aynı anda iki bebek emzirmek gibi muhteşem şeyler yapıyorlar. Vicdani boyutu çok daha zor. İki tane olmayan üründen almıyor ikiz anneleri. Banyoda birini daha fazla tutamıyor, diğerine haksızlık olmasın diye. Zor olan kısmı vicdani yükü bana kalırsa. Anne olmaktan farkı yok ikiz anneliğinin. Biz maça, zor rakiplerle çıkıyoruz, hepsi bu J

Her ikisine de anne sevgisini eşit oranda hissettirebildiğinizi düşünüyor musunuz, bunun için özel olarak yaptığınız şeyler var mı ?

Doğdukları günden beri tek derdim bu oldu. Hissettirdiğimi düşünüyorum ama yetemediğimi de düşünüyorum. Büyüdükçe benimle olan ilişkileri pekişti, dertleşebilir duruma geldik. Birebir zaman geçirmek gerek. Her biriyle ayrı zamanlarda kaliteli zaman geçirmektir doğru olan.

İkiz bebeklerin bakımı muhakkak zordur, eşiniz Mehmet Bey'in desteği ne ölçüde ?

Dediğim gibi, ilk günden bu güne kızların tüm bakımını Mehmet’le birlikte yaparız. Bir kere “OF” dediğini duymadım. Ben kızlarla ne yapıyorsam, Mehmet de bugüne kadar hepsini (emzirmek dışında) yaptı J Mama saatlerinde beni uyandırmadan onları alır beslerdi.  Geçenlerde ben uyurken  Pazar kahvaltısı hazırlamışlar bana üçü J

Annelere önerebileceğiniz şeyler?

Babaları oyundan atmayın. Farkında olmadan “sen beceremezsin” sinyalleri gönderdiğimiz doğrudur ama bunu mümkün olduğunca yapmamaya, bebeğin bakımına eşinizi de dahil etmeye çalışın. Çocuk doğduktan sonra kendinizi salmayın, hayattan kopmayın. İlk üç ay eski hayatınıza dönmek için de acele etmeyin.  Emzirmenin tadını çıkarın ve ilk 6 ay mama vermeden emzirebiliyorsanız emzirin.



Ek Gıdaya Geçişimiz


Beklediğimiz sürecin içine giriverdik sonunda. Beklediğimiz diyorum çünkü acaba bugün yeterli süt gelecek mi telaşından biraz da olsa kurtuldum. Stok yaparak işe başlamadığım ve sadece anne sütü ile beslendiği için ilk altı aylık dönemin sonunda biraz sıkışmıştım açıkcası. Şimdi en azından ufak ufak birşeyler yemeye başladık. Elbette herkesin bu sürece başlayınca söyleyeceği şeyler olur,  fikirleri oluşur. Ben de yaşadıklarımızdan, düşüncelerimden ve alınması gerekenlerden biraz bahsedeyim dedim.

6. ayı bitirir bitirmez başladığımız ilk gıdalar meyve püresi, sebze çorbası ve yoğurt oldu. Meyveyi aslında ilk etapta suyunu süzerek vermemizi söylemişti doktor ama ben bunu uygulamadım, direk püre olarak verdim, gelecekte daha pütürlü şeyler yediğimizde sorun yaşamayalım ki Melis gayet rahat yiyebildi. Meyve püresi yapabilmek için vazgeçilmez aracımız cam rende: ) Elma ile başladık, sonra armut ekledik, muz, kayısı suyu derken alıştı giderek. Kayısı suyuna sonradan başladık, çünkü maalesef minik kuşum kabız oldu ve çok, gerçekten çok zor bir süreç geçirdik, çok canı yandı, ağladı, acı çekti, dolayısıyle ben de pek iyi durumda değildim, onun canının yanmasına karşı çok dirençli olmayı öğrenemedim daha. Neyse bu dönemden çok bahsetmek istemiyorum. Sonuç olarak zeytinyağı içirerek, kayısı suyu vs. içirerek sorunu bir süre sonra çözdük.  




Evde yoğurt yapmaya başladık, ilk günler günlük yapıyorduk ama yoğurt ancak 3 gün sonra bakteri üretiyormuş, bunu 2 güne indirdik, yani yaptığımız yoğurdu sadece 2 gün yiyor, sonra yenisini yapıyoruz. Çok kolay zaten biliyorsunuz, sadece organik yoğurt ya da bebek yoğurdu alıp yediren arkadaşlarım da var, ilk mayaladığımızda organik yoğurt ile mayaladık, sonra kendi yoğurdumuzu kullanmaya başladık mayalarken. Zaman zaman içine meyve de ekliyoruz, yoğurdu da sevdi Melis: )

Daha sonra da sebze çorbasına geçtik, bunların hepsine birer hafta ara ile başladık. Sebze çorbasını da ilk aşamada rondodan geçirmek gerekiyormuş ama metal vitaminini öldürüyormuş sebzelerin. Aslında direk bu sebepten değil de, yine pütürlüye alışması için süzgeçten geçirip, posasının bir kısmını da çorbaya dahil ediyorum. Çorbayı çok sevmedi fakat alışacağını düşünüyorum çeşitlendirdikçe. İlk önce kabak ve havuç ile başladık, sonra patates ekledik. İlerleyen zamanlarda da farklı sebzeler, pirinç, irmik vs. gibi malzemeler eklemeye başlayacağız.  



Sebze ve meyveler için seramik bıçak seti almıştım Melis doğmadan önce:), bunu kullanıyoruz, ayrıca seramik tencerede kaynatıyoruz. Haşlarken tabii ki tuz kullanmıyoruz, zeytinyağının da pişmemiş olarak verilmesi gerektiğinden, çorbayı içireceğimiz zaman içine bir miktar has zeytinyağı ilave ediyoruz. Zeytinyağının asit oranının düşük olması gerekiyor, ağır gelmemesi için buna dikkat edin derim, biz güvendiğimiz bir yerden sipariş ediyoruz dönem dönem ama bu imkanı olmayanlar Komili'nin asidi düşük zeytinyağlarını kullanabilirler.




Bunların hepsini, elimiz kolumuz canımız, herşeye koşan, yorulmak bilmeyen anneannemizin aldığı mama takımı ile yiyoruz şimdilik: )



Kaşık olarak da Nuk’un mama kaşıklarını aldım, bazıları metal al kaynatırsın diyor ama bence bunlar iyi, rahat da kullanılabiliyor.


Herkes şu meşhur meyve filesinden bahsederdi, ben de aldım ama Melis çok sevmiyor atıp fırlatıyor: ) İçine havuç filan koyup eline veriyorum ama çabuk sıkılıyor cadım: )


Melis bu sıralar sürekli ağzında birşey varmış gibi çiğniyor, hatta bazen şüpheye düşüyorum bişey atmış olabilir mi ağzına diye ama sonra tesadüfen öğrendim ki, bu haraket bebeklerin ek gıdaya geçişe hazır olduğunun göstergesiymiş:)


Tüm kullandığınız şeyleri kaynatıp dezenfekte etmek zor, kaşıklar biberonlara taviz yok, kesinlikle kaynatılmalı ama tabaktır, tenceredir, bıçaktır olmuo yani, o yüzden diyorum abartmayalım: ) Her akşam gelir gelmez süt getirdiğim biberonları kaynatmaya koyuluyorum, bu işlemi daha çok uzun zaman yapacağım galiba..

Gece sık sık uyandığından yakınınca doktorumuz Milupa’nın 7 Tahıllı gece muhallebisini önermişti, aldım ancak çok içime sinmedi ve Melis de hiç sevmedi zaten. Kendimiz pirinç unu ile içine birkaç damla pekmez de katarak muhallebi yapıyorduk, annem pirinç ununu güzelce kavurup bir kavanoza koymuştu, bu şekilde daha güzel olurmuş: ) akşam uyumadan yediriyorduk, çok da sevmişti ama kabız olması dolayısıyle biraz ara verdik.  Bebek bisküvileri ile ilgili de çok olumlu şeyler okumadım fakat zararı olmayacağını ve abartmamak gerektiğini düşündüğümden, birkaç gündür akşam da yoğurt vererek içine biraz bisküvi katıyoruz.

Artık su içirmeye de başladık ama Melis hiç mi hiç sevmiyor, biberonla içmiyor, kaşıkla biraz da olsa vermeye çalışıyoruz, gerçi hala süt içtiğinden çok da dert değil. Su olarak cam şişe su alıyoruz, damacanaların halini biliyorsunuz malum. Arıtma cihazlarını araştırıyoruz, güvenilir olduğunu düşündüğümüz ve içimize sinen bir marka var, kesinleşir de alırsak sizinle detayları paylaşacağım.

Ek gıdalara başlayınca hiç rahat edemeyeceksin, çok zor olacak derler ya.. Evet biraz yorucu olabiliyor, özellikle dışarı çıkacağınız zaman strese girebiliyorsunuz aman birşey unutmayayım diye. Abartıldığı gibi değil, çorbanız yoğurdunuz hazır olduktan sonra, geriye hepsini termal bir çantaya koyup kolunuza takmak kalıyor: ) İşyerinden sütleri eve getirmek için aldığım termal çantamı kullanıyorum bunun için. Meyve püresi için de aslında cam rendenizi taşıyıp hemencecik rendeleyebilirsiniz ama bazen öyle bir yerde olursunuz ya da saatler tutmaz, e çocuk meyve yemesin mi yani. Hazır satılan meyve pürelerini verebiliriz diye düşünüyorum, satın aldım ancak henüz vermeme gerek kalmadı. Genel düşünce içinde katkı maddeleri olduğundan verilmemesi yönünde ama gerçekten abartmamak gerek,  evet sonuçta raf ömrü ve saklama koşulları hesaba katılarak muhakkak katkı maddesi içeriyor, çok kullanmıyorum şimdilik ama çok katı da bakmıyorum.

Haftasonu dışarı çıkınca, maalesef annemin haftaiçi beslediği saatler, uyku saatleri şaşıyor, annemden fırça yiyoruz sonra: ) Hem süt, hem birşeyler yiyince Melis’e sürekli yemek yediriyormuşuz gibi geliyor:) Ek birşey vermeden önce içmeliymiş anne sütünü ki, ana öğün anne sütü olmalıymış, yani önce yemek verip, sonra süt verdiğinizde sütü reddedebiliyor, o zaman yeterli anne sütünü almamış oluyor.

Özellikle haftaiçi süt odasındaki diğer anne arkadaşlarımla sohbetlerimizde, inanın her doktor o kadar farklı şeyler söyleyebiliyor ki, kesinlikle böyledir demiyorum ama bazı konularda biri asla diyorsa, biri kesinlikle de diyebiliyor. Birine çorbasına şunu şunu katabilirsin derken, birine sakın ekleme, biri su içmeli, biri su içmemeli gibi bir sürü zıt şeyler duyuyorsunuz. Bunları düşünecek olsak.. O yüzden yüreğinizin rahat ettiği ve kendi mantığınıza aykırı gelmeyecek şekilde hareket etmelisiniz.  Herkesin isteği tabii ki bağışıklık sisteminin güçlü olması, katkı maddeli ya da zararı aşikar olan şeylerden en azından 1 yıl boyunca bebeğini uzak tutmak..

Henüz kaşıkla birşeyler yemeye alışmamış miniklere yemek yedirmek ilk zamanlar oldukça zor bence. Hatta bazen ben yediremiyorum galiba diye hayıflanıyorum:)  Heryeri batırdığımız zamanlar çok oldu, çat diye eliyle vurduğu ya da ağzından çıkardığı: ) O yüzden Mother Care’den baya uzun naylon önlüklerden aldım, gerçi onu da kaldırıp yemeye çalışıyor ama olsun biraz kurtardı bizi: ) 


Bebeklerde önlüğü hiç sevmiyorummm, yani yemek yerken değil, kusmaya ve salyalara tedbir olarak takıyoruz ya, bu durumdan da kurtulduk galiba, kusma ve tükürüklerimiz azaldı, hala dişlerimiz yok: ) Ne kadar geç çıkarsa o kadar iyi diyorlar, doğru mu bilmiyorum ama sanırım ben de geç çıksın istiyorum;)


Sonuç olarak halimiz bu şekilde şimdilik: ) Tecrübe ve önerilerinizi duymak isteriz.
Öyleyse; yaşasın yemek yemeeeeek: P





21 Ocak 2013 Pazartesi

1 Yaş Doğum Günü Hikayesi - İpek Ceylan


Betül Ceylan Anlatıyor;

Allahım nasıl geçer koskoca 9 ay … İşte minik mutluluk perisinin varlığını öğrendiğimdeki ilk endişem :)

Allahım nasıl geçer şu 40 gün benim için sanki 40 asır … Dünya tatlısı minik prensesle ilk karşılaşma sonrası iki kişilik ilk endişem:)

Allahım şu 6 ayımızı bir tamamlasak daha bir rahat olurum .. İlk ayların şaşkınlığını atlattıktan ve ek gıdaya başladıktan sonraki telkinlerim..

Allahım 6 ayımızda bitti şükür , hele ilk yaşımızda bitse ama daha upuzun 6 ay var … Yok  yok ben şöyle bir ohh çok rahatım diyemeyeceğim galiba hep hedefle yaşamak üstelik de böylesi kıymetli bir varlıksa büyüyen gelişen gevşemek rahatlamak ne mümkün:)

Derken nihayet gelip çatar ilk yaş günü ..



Bu ne mutluluktur tarifi olmayan yaklaşık 1 yıldır süren macera yerini daha sakin, daha huzurlu birazda anneliğime daha güvenli bir zaman dilimine bırakıyor artık … hem minik prensesin ilk yaşını hem anneliğimin ilk senesini kutlama vakti geldi artık …
Kutlayacağımız ilk doğum günü için aklımda farklı fikirler ve bir o kadar da soru işareti vardı…

İlk karar vermem gereken konu doğum gününü partisinin nerede yapsak acabaydı…   Dışarıda yapma fikri her ne kadar benim açımdan daha konforlu gibi görünse de hem kış ayına denk geldiği hem de bebek için daha rahat olacağından evde yapmayı tercih ettim.
İkinci soruda kimlerin davet edileceği konusu yani yakın aile ile çekirdek bir kutlamamı yoksa ağırlama kapasitenize göre sevdiklerinizden oluşan geniş bir davetli listesi mi? Benim kararım ikinciden yana oldu.

Ardından internetten araştırmalara başladım parti malzemeleri satan bir siteden 1. Yaş günü temalı davetiye, balon, banner, kağıt peçete, tül, kalpli kokteyl kürdanlarından sipariş verdim. Ayrıca Eminönü’nden iyi ki doğdun kapı süsü, davetlilere hatıra olarak vermek için minik fotoğraf çerçevesi  ve kese şeklinde tüllerden aldım.

Partiye bir hafta kala tüm davetlilere davetiyelerini elden ya da facebook üzerinden etkinlik oluşturup digital olarak göndermiştim.
Kızımın ağzından yazdığım davet notu şöyleydi : … /…/ 2011 de saat. 16.00 da 1. Yaş günümü kutluyor olacağım, ben pastamın mumlarını üflüyormuş gibi yapayım sizde beni alkışlayın olur mu? Şeklindeydi :)

Kutlamanın başlama saatini belirlerken kızımın uyku saatlerini düşünerek öğlen uykusundan sonra akşam uykusundan önceye denk getirmeye çalıştım.

Katılan davetlilerin neredeyse tamamı yetişkin olduğundan zaten bebek bu kutlamadan pek bir şey anlamayacak olduğu için belli bir saatten sonrası huzursuzluk demek…

Süslemek için aldığım malzemelerle salonu özellikle masa ve çevresini süsledim, balonları şişirip bir kısmını  astım bir kısmından iki koltuğun arasını balon havuzu haline getirdim (kızım bayıldı buna).

İkramlara gelince davetli sayısı fazla olduğundan açık büfe şekilde sunum yaptım.

Menümüz şöyleydi:

Su böreği (hazır)
Muska böreği
1 şeklindeki makarna salatası (Birseninmutfağında görmüştüm)
American salatası
Zeytinyağlı dolma
Kanepeler
Çiğköfte (hazır)
Fındıklı Kurabiye
Truffle kağıtlarında yaptığım süslü mini kekler
Cezerye
Şeker hamurlu pasta
Şeker hamurlu kurabiyeler 



Biz diş buğdayını da beraber yaptığımız için oda ayrı bir seremoni olarak renk kattı kutlamalarımıza, hediye merasiminde ise tüm davetlilerin hediyelerini aynı anda davetlilerin yanında açmam konusunda çok ısrar edildiği için açmak zorundan kaldım yoksa benim düşünceme göre böyle bir şey çok ayıp üstelik herkesi hediye getirmeye zorlamak gibi bir şey…

Tabi bizde hatıra olması açısından davetlilerimize içinde minik kızımın resmi olan küçük çerçeveler  ve kurabiyelerden hediye ettik.




Akşam olup tüm davetlileri uğurladıktan sonra ki yorgunluğum ise paha biçilemezdi.  Önümüzdeki sene doğum kutlaması için kesin kararımı vererek kesinlikle sadece çekirdek aile ile kutlama yapmaya karar verdim.

Çünkü ilk yaş gününde anne ve bebek çok yoruluyor katılan davetlilerin çoğu yetişkin olduğundan ister istemez oldukça gürültülü, kargaşalı bir ortam oluşuyor. Benim için tecrübe oldu ve ana okuluna başlayıncaya kadar kızım için patırtılı gürültülü yetişkinlere hitap eden böyle bir kutlama yapmayacağım. 

Bu da nacizane benim fikrim .. 




İpek'in Annesi: )
Betül Ceylan
narnicity.blogspot.com

1 Yaş Doğum Günü Hikayesi - Defne Balaban


Türkan Çınar Balaban Anlatıyor;

Benim canım arkadaşım, dostum, kardeşim (Meliskonun Annesi) gibi sevdiğim Mürvet Halidi bloğu için, Defnenin 1.yaş doğum gününü anlatmamı rica edince, heyecanlanarak o günü yaşayarak yazmaya koyuldum…

Haydi başlasın:) 

Tarih :24 Ocak 2010

Defne 1 Yaşında…





Evet, bugün canımın canı, prensesim, nefesim, guzel kokulu kızımın doğum günü :) Hazırlıklar tam 1 ay  öncesinden başlamıştı. Çok heyecanlanıyordum. İçim içime sığmıyordu.İlk kez Anneydim ve o benim biricik kızımdı. Herşey çok  güzel olmalıydı.. O yüzden en ince ayrıntıya kadar düşünüyordum. Yapı olarak da detaycılığım nam salmıştır :) Biraz da sabırsız :) 

Doğum günü yaklaştıkça, herhalde anne olmanın verdiği bir endişeyle düşünmeye başladım. Ocak ayı olmasından dolayı acaba doğum gününde kar yağar mı? Soğuk olur mu? Davetlilerimiz kimler olmalı? Pastası nerede yapılsa ? Elbisesi ne renk olsun? O küçücük saçlara toka takılmalı, ayakkabı rugan olmalı :)  gibi bir sürü detay kafamdaydı. Annem, Ablam bu süreçte hep yanımdaydılar hep destek oldular. Her gün bir detayı düşünüp kusursuz güzel bir doğum günü hazırlamaya koyulduk..

Önce hangi renk elbise alıcağıma karar verdikten sonra  ona uygun ayakkabı çorabımız tokalarımız hepsi birbirine uyumlu bir şekilde kombine edildi. Sonra sırayla, Doğum günü süsleri, davetiye listesi, pastamız, ikramlarımız, hepsini planlamaya başladım.

Doğum günü süslerinin hem sade hem şık olmasını istiyodum. Hava soğuk olduğundan dış mekanda kutlama şansımda olmadı. 

Neyse gelelim doğum günü sabahına;

Defne uyanmadan eşimle evi  süslemeye koyulduk. Defne kalktığında ve salonu gördüğünde şaşırsın ve gözleri parıldasın istiyorduk. O gün onun günüydü herşey onu mutlu etmek içindi. 


Herşey ona özel olsun istiyordum. Saatlerimiz ilerledikçe aile bireylerimiz ananemiz, babaannemiz, teyzemiz, amcamız, dayımız, halalarımız defnenin ilk arkadaşı Ece Naz ve çok yakın arkadaşlarım gelmeye başladılar. Bütün misafirlerimiz soğuk havaya aldırmadan bu mutlu sevinçli günümüzü paylaşmaya  gelmişlerdi.. Herkes birbiriyle sohbet ediyor ben bir yandan masayı hazırlıyordum bir yandan da Defne ilk kez bu kadar kalabalığı evde gördüğünden huzursuz olmasın istiyodum. Pastamız da geldikten sonra alkışlar çığlıklar, öpücükler içinde pastamızı üfledik. Defne şaşkındı , güldüğü mutlu bir halini çekmeye çalışıyorduk.. Bir yandan da hediyelerimizi açıp acaba sürpriz kutularda ne var diye merak ediyorduk:) Gerçi misafirlerimizin gelmeleri yanımızda olmaları yeter ama Defne’yi düşünüp hediye almaları sanırım bu işin en güzel tarafı :) 




Sohbetle devam etti  günümüz, defne müzik eşliğinde balonlarla oynuyordu, mutluydu. Bizim duygumuz ona da geçmişti sanki.. Kalabalığı bir kenara itip kendi halinde süslerle oynuyordu.. en ise yogun, yorucu bir o kadar da huzurlu bir günün sonunda  uzun zamandır görmediğim arkadaşlarımla hem Defne den hem de eski günlerimizden konuştuk. Çocukluk arkadaşımla göz göze geldik inanamadık nasıl yani büyüdük mü biz dedik?  Büyüdük de çocuğumuz oldu gibi bakıştık :) Hayatımıza anlam katan Anne&Baba olma gibi yüce bir duyguyu katan yavrularımız vardı..Bunun sarhoşluğunda ve mutluluğunda günümüz sona erdi..Defnenin 1.Yaşı nı kutlamıştık..



Bundan sonra büyümüye iyi birey yetiştirmeye olan inancımla sağduyumla yorgunluktan kendinden geçen kızımı uyutmaya yeni bir güne uyanmaya doğru yol aldık:) 

Herşey için Teşekkürlerimle..

Defne'nin Annesi:)
Türkan BALABAN




1 Yaş Doğum Günü Hikayeleri


Herkese Merhabaaa,

Bloğumda 1 Yaş Doğum Günü hikayelerini paylaşmaya başlıyorum. 


Neyi nereden alsak, ne hazırlasak, nasıl bir konseptimiz olsa, acaba dış mekanda mı yapsak yoksa evde mi diye düşünenlere fikir olacağını, hem de değişik hikayeleri paylaşmanın eğlenceli olacağını düşündüm. 


Yakın arkadaşlarımın minik mucizelerinin hikayelerinden başlayarak yayınlamaya başlıyorum yavaştan, siz de paylaşmak isterseniz maillerinizi bekliyorum. Farklı ve güzel anlatımları seçip yayınlamak isterim.








Keyifli okumalar;)





9 Ocak 2013 Çarşamba

Miniğimize Aşık Olma Nedenlerimiz...



  • O sanki sihirli bir dokunuşla sizi ve eşinizi deneyimli birer anne babaya dönüştürür.
  • Neredeyse tüm ayı ellerine bakarak geçirebilirsiniz. Bu size sabırlı olmayı öğretmezse başka ne öğretebilir.
  • Kıkır kıkır gülmesi yok mu ? Dünyada duyabileceğiniz en keyifli ses işte bu !
  • Dokunmaması gereken birşeyi eline geçirdiğinde ki bu uzaktan kumanda ya da sevdiğiniz bir CD olabilir, yüzünde beliriveren o muzaffer, kendini beğenmiş ifadenin aslında sizi kızdırması gerekir. Ama yok, siz gülüyorsunuz.
  • Üzerinizde pijamalarınızla uykusuzluktan bayılıyor olsanız da o gözünü bile kırpmaz, siz de önce zar zor ama sonra bir bakmışsınız ki eğlenerek onunla oyuna dalmışsınız.
  • Küçük şeylerin kıymetini bilmemize yardımcı olur, eskiden önemsemediğiniz ya da farketmediğiniz birçok şey size daha anlamlı gelir.
  • O korkunç ve de komik gaz sesi yok mu ! Nasıl olur da melek gibi bir yaratıktan böyle bir ses çıkar ? :)
  • Moda ikonu gibi dolaşmaktan kurtuldunuz, istediğiniz zaman ve istediğiniz yerde rahat bir görünümle dolaşabilirsiniz.
  • Sizi, hassas poposunu ya da bir yere tosladığı kafasını sadece bir öpücükle iyileştirebilen birer süper anneye dönüştürür.
  • Nasıl bir bebek kokusudur o, buram buram gelen..
  • O, tüm aile bireylerinin burnu aynı annesi, gözleri aynı dayısı, amcası vs. şeklinde sürüp giden yorumlarının baş kahramanıdır.
  • Oyuncakçılarda ayaküstü sevdiğiniz tüm oyuncaklarla oynayıp, eğlenceli saatler harcamanız için çocuğunuz mükemmel bir bahanedir. Geçen hafta arkadaşımla oyuncaklarla oynamaktan E-Bebek'ten çıkamadık:)
  • Ayaklarıyla oynamaya, koklamaya doyamadığınız muhteşem bir varlık..
  • Küçücük haliyle size bencil olmamayı öğretir.. O mutlu olduğu sürece mutlusunuzdur.
  • Koca hafta doğru düzgün uyumamış, yemek yememiş ya da sosyal yaşantınızı geride bırakmış olsanız bile. Ayrıca bunları bırakmak hiç ağır gelmez size.
  • Kötü bir gün, hafta, ay geçiriyor olsanız ya da çok kötü görünüyor olsanız bile o sizin ne kadar muhteşem bir anne olduğunuzu düşünecektir hep.
  • Gülmesi, emeklemesi, hatta çok sevdiğiniz bir şeye dokunup kırması bile sizi kızdıramaz, çünkü öğrendiğini görmek sizi mutlu eder..
  • Söylediğiniz şarkının tonunu tutturamasanız da, ya da hayvan taklidi yaparken boğazını temizleyen yaşlı bir adam gibi ses çıkartsanız da o sizinle oyun oynamaktan gayet memnundur.
  • Düşündüğünüzden daha güçlü ve çetin bir insana dönüşürsünüz. Özellikle de aile ve çocuklarına karşı duyarsız insanların korkulu rüyasınızdır artık.
  • Size, ku vak vak vak, mini mini bir kuş gibi nasıl olup da hala hatırlayabildiğinize şaştığınız şarkıları söyletir. Biz her akşam " Baltalar elimizdeee, uzun ip belimizdeee" diye ortalıklarda zıplıyoruz Melisimle:)
  • Uykusunda gülümsediğini gördüğünüzde bilirsiniz ki keyfi yerindedir ve sonsuuuz bir huzur kaplar içinizi.
  • Onu uyurken seyrederek harcadığınız zamanlar, hayatınızın en mutlu anlarıdır.
  • O yalnızca minik kelebeğiniz değil, ailedeki herkese yeni sıfatlar kazandıran minik bir mucize, herkesin artık gözbebeği.
  • Ona özenip de en pahalı oyuncakları almanıza gerek yok aslında, tencere tava ile bile inanılmaz mutlu olur, oyuncaklarla aslında biz koca bebekler eğleniyoruz galiba:)
  • İçinizdeki çocuğu dürtmüştür, salonun ortasında kafanızda sehpa örtüsüyle "Ali Baba'nın bir çiftliği var" diye bağırarak zıplamak istiyorsanız, işte size bahane:)
  • Başka kim odaya her girişinizde sizi kahkaha ve çığlıklarla karşılayabilir !
  • Sabah uyanır uyanmaz sahip olduğu en gevrek gülümseyişi size başka kim verebilir ?
  • Kendinizi iyi hissetmediğiniz bir zamanda ona baktığınızda içinizde sıcacık bir kıpırtıyı kim hissettirebilir..
  • Karnı doyar doymaz kollarınızda uyuyakaldığı an, hiçbirşeye değişmeyeceğinizden eminim.
  • Yaşama daha sıkı tutunmanızın sebebi, anne ve babanızın hissettiklerini anlayabilmenizin tek sebebi...




Bu liste o kadar çok uzar ki, o kadar çok şeyin sebebi ve anlamı ki o minik bakışlar, eller, ayaklar, koku ve herşeyi.
Hep sağlıkla, kahkaha ile bizimle olsunlar, hayırlı çocuklar olarak büyüsünler, dokunuşları ile içinizdeki en ufacık olumsuz, kötü hisleri yoketsinler..