İsim:

Email: *

Mesaj: *

İsim:

Email: *

Mesaj: *

28 Nisan 2015 Salı

23 Nisan !

23 Nisan.. Çocuk Bayramı..
İçimde bir sevinç, geçmişe yönelik bir burukluk, özlem gibi değişik şeyler dolanıverir hep..
Benim için Barış Manço'nun güzel şarkıları, her yıl şiir okumak, bandoları izlemek demek 23 Nisan.. 

Tabi şimdilerde, Melis'le coşkumuz 2 katına çıktı, uzun süre öncesinden 23 Nisan gelecek şunu yapacağız, şuraya gideceğiz diye konuştuk durduk hep, o da hergün soruyordu "Anne 23 Nisan neden gelmedi" diye:) Hatta o gün gittiğimiz etkinliklerden çıkınca, "23 Nisan'ı göremiyorum anne, gelmedi mi" diyip durdu:) Eve dönüş yolunda babasına nolur geri dön diyerek, ağladı bile.. Bizim için artık eve dönüş yolundaki ağlama krizleri normal bir süreç.. Hanımefendi eve girmek istemiyor!

Etkinliklerin çoğu tabi 5 yaş üzerine uygundu, bizim için ancak mini atölyeler vardı. Önce Çilekli Tesislerine uğradık geçen yılki gibi, ama hava sebebiyle iptal olmuş, geri döndük. 
Zorlu Center'da takip edenler bilir, keyifli etkinlikler oluyor, haydi gidelim dedik ve iyi ki gitmişiz, bandolar harikaydı, Melis diplerindeydi, ellerini tutmaya çalışıyordu:) Bayılıyor kuklalara, hemen onu kucaklarına alsınlar istiyor:)

26 Nisan Pazar günü ise Life Park'ta Minişenlik vardı, Okyanus Kolejlerinin düzenlediği.. 
Hava güzeldi, standlar, kuklalar, etkinlikler, konserler, bandolar.. Güzel bir kalabalık vardı, herkes kafasına göre çocuklarıyla eğleniyordu. Biz Hassas Anne'nin standından ayrılmadık:) Ece Hn. ile bu organizasyon vesilesiyle de tanışmış olduk. Duymuşsunuzdur Zekeriyaköy'deki Etkinlik Merkez'lerini.. En kısa sürede gitmek istiyoruz. Özellikle stanttaki kinetic kumlar ilgi alanımızdı, mutlaka edinin derim, evde de yapılabilecek harika bir aktivite bence.

Etkinlik Calliou konseri, bando gösterileri, Tiyatro Alkış'ın oyunlarıyla devam etti. Sonrasında Life Park yakınındaki Korupark'a attık kendimizi uçurtma uçurmaya.. Burayı da şiddetle tavsiye ediyorum, koca bir yeşillik alan, açık ve kapalı oyun parklarıyla çocukla gidip çok yorulmayacağınız bir mekan.

Günümüzden fotolar;














20 Nisan 2015 Pazartesi

Anne-Baba ve Çocuk Ilişkisi Üzerine Notlar..



Geçtiğimiz günlerde şirketimize "Anne-Baba ve Çocuk İlişkisi" üzerine seminer vermek için gelen Uzm. Klinik Psikolog Pınar Kaya Türk, konuyla ilgili hepimizin bildiğini düşündüğü konulara farklı bir ışık tutarak bizleri aydınlattı.

Ben de hem kendime not, hem de sizlere faydalı bir paylaşım olması açısından taze taze yazayım dedim. Bir kısmı bazılarımızın zaten uyguladığı, bazılarımızın bilip kafasına uymadığı, uygulamadığı konular. Seminer sırasında kendisine yöneltilen soruları duyunca evet evet yalnız değiliz, hepimiz ortak şeyleri yaşıyoruz dediğim çok oldu, birçoğumuz aynı dertlerden muzdarip durumdayız aşikar:) Aynı hikayelere ortak oluyoruz..
Keyifle okumanız dileğiyle..



“Model Olmak”
0-3 yaş arası çocuklar genelde ebeveynlerini kopyalama yolundalar. Annelerin kullandığı kelimeleri kullanma gibi mesela. Bu sebeple olabildiğince konuşmalarımıza dikkat etmemiz gerekiyor. Bu dönemde ağız yoluyla dünyayı tanımaya başlıyorlar. Anne sütüyle başlangıç yapıyorlar tanımaya.
Erkek çocuklarının anneye, kız çocuklarının babaya aşık olduğu Oedipus dönemi de bu yaş aralığında. Anne ile baba ilişkisini bozamadıkça, annem babamı seviyor, ben de babam gibi olursam annem beni sever düşüncesi yer alıyor akıllarında. Gizli gizli yaşıyorlar bunu ve bazı haraketleriyle ele veriyorlar kendilerini. Erkek çocuk annenin tam hakimi gibi hissetmeye başlıyor. Evli olup, eşi ilgisiz olanlarda bu rekabet ihtiyacı olmuyor. Dikkat ederseniz genelde ilgili anne-baba ilişkilerinde çocuk hep araya girme arzusu içinde. Kız çocuklarının babaya düşkün olma konusu bizim evde tam tersi, belki çalışan anne olmamdan kaynaklanıyordur, Melis benimle yapışık durumda, babasıyla konuştuğumda araya girmesi, bir misafir geldiğinde beni ortamdan soyutlamaya çalışması yaşadığımız ilk aklıma gelen örnekler. Yani bu dönemde nasıl tavırlar sergilersek, kendimizin aynasını göreceğiz..

“Kurallar Koymak”
Okul öncesi bazı kurallar koymamız gerekliliğinden bahsetti Pınar Hn. Bu kuralları koymalıyız ve otorite geliştirmeliyiz ki, ergenlik döneminde karşılarında durabilelim!!  İki çocuk var, ikisine de aynı kuralları koyduğumuzu düşünelim, biri uyum sağlıyor, diğeri kendini yerden yere atıyorsa, bunda kişilik özelliklerinin de etkisi var, yani bazı davranışlar genlerden gelebiliyor:) Bizim doktorumuz da bazen bir konuda hayıflandığımda, e genlerden geliyor der, özellikle inatçı olmasına ve yeme alışkanlığına:)

İtiraz durumlarında anlatıp, fikir birliğine varmaya çalışılmalıdır. Mesela Tv izlenecekse, buna yarım saat izleyebilirsin diye sınır koyduysak ve o daha fazlasını istiyorsa, anlatıp anlaşmaya çalışılmalı. Hala itiraz ediyorsa, bunun bir telafisi olacak şeklinde yaklaşılmalı, örneğin; bugün sevdiğin birşeyi yiyeceksin ya da yarın 10 dk daha fazla izleyeceksin gibi.. Net durmak önemli. 

Anneanne/babaanne/dedelerin bulunduğu ortamlarda kural koymak zor ancak bu durumu onlarla da paylaşıp, kuralları beraber koymak ve onların da duruma uyumlu davranmalarını sağlamak gerekiyor. İkna olmayan, aşırı tepkiler veren çocuğa karşı aynalama yöntemini denememiz gerektiğini iletti Pınar Hn. Yani onu anladığımızı belli etmeliyiz, hislerini ona tercüme etmek bir nevi.. Ağlayarak istediğini yaptıran çocuklarda aynalama yöntemini sürekli deneyerek, ilgisini farklı yöne çekmeye çalışarak bu tavrının önüne geçmeliyiz.

Bu kadar ağlatarak çocukların psikolojisini olumsuz etkiler miyiz, gelecekte farklı izleri olur mu sorusuna Pınar Hn. 2 yaş altındaki çocukları ağlatmamak gerektiğini ileterek yanıt verdi. Dikkatini başka yöne çekerek, ağlamasına son vermeliyiz. Çünkü bu dönemdeki çocuklar, ben önemsizim, ağlıyorum kimse ilgilenmiyor, ne kadar üzülsem de kimse bakmıyor gibi düşünceler içinde olabiliyorlar. Ancak 2 yaş üstündeyse taviz vermek yok :) Kural için ağlayabilir..

Burada kültürel bir durum da var, Türk Milleti olarak yumuşağız, dayanamıyoruz ancak farklı kültürlerde ağlasa bile ilgilenmemekten öte hiç müdahale etmiyorlar. Bunları akla getirmek gerek.
Bu aşamaya kadar dinlediklerim sonrası, yok yok ben bu kadar kuralcı olamam, zaten evde kural da koymuyoruz, mutlu olsun ağlamasın yeter ki modundayız derken, yaşadığımız örnekleri düşününce ne kadar haklı aslında dedim. Ve şu cümlesi bunu aklımda pekiştirdi. “Hazzı erteleyebilen çocuklar yetiştiriyoruz bunları yaparken...” Tam tersi davranışlarımızda, çocuklar hazzı ertelemiyor, herşey, her istediği hemen olsun istiyor.

“Tutarlı Olmak”
Anne ya da baba, biri evet, biri hayır diyorsa kafası karışıp, zayıf nokta yakalıyor çocuk. Hep koalisyon halinde olmalıyız. Koyduğumuz kurallar günden güne değişmemeli, yani kendi içimizde de tutarlı olmalıyız.


“Rutinler Oluşturun”
İtaat etmemeye çalışsalar da, çocuklar koyduğumuz kuralları seviyorlar. Bu sebeple rutinler oluşturun, hayatlarında gelişimlerinde önemli olan rutinler, hoşlarına da gidecektir.
Bu konu da uyguladığımız bir durum, akşam kısıtlı sürede güzel vakitler geçirmek için yaptıklarımız aslında rutin hale gelmiş durumda. Yemek sonrası oynadığımız oyunlar, uyku öncesi rutinlerimiz..

“Sorumluluklar Verin”
Ufak tefek sorumluluklar verilmeli. Özellikle kardeşleri olanlar için kıskançlığı da azaltıyor.

Yaş büyüdükçe evde bir balık ya da onun sorumluluğunda olacak görevler vermek gerekliliğinden de bahsetti Pınar Hn. Hem gelişimlerine bir artı, hem de hoşlarına gidecek bir aktivite olacaktır.


“Çocuk Merkezli Olmayın”
35 yaş üstü anne-babaların genelde çocuk merkezli olduğunu iletti. Dedeler-babaannelerin ilk torunuysa da çocuk merkezli olabiliyorlar. Mesela akşam birşey izlemek istiyorsunuz, çocuğun çizgi filmi yüzünden izlemiyorsunuz.. Çocukerkil aileler olmamak gerekiyor.


Bu kesinlikle katıldığım bir konu. Yani tüm hayatını çocuğa göre ayarlayan aileler olmamak gerekli. 1 yaşından önce evet, biz de her planımızı Melis’e göre yapardık fakat artık pek bu şekilde değil, uyku-yemek vs düzenini bozacak diye planlarımızı ertelemiyoruz açıkcası. Büyüyorlar ve alışmalılar diye düşünüyorum. Ebeveynler kendilerine de vakit ayırmalı, kendilerine has zamanları olmalı, inanın mutlu hissettiğiniz için çocuğunuza daha faydalı bile olacaksınız..

“TV-Ipad”
5 yaşından küçük çocuklar için tv-ipad süresi yirmi dk, 5 yaşından büyük ise yarım saat olmalıymış:) Gülüyorum evet, hangimiz ya da ne kadarımız bunu uygulayabiliyor bilmiyorum. Ki Melis doğduğunda telefonları aynı odada bulundurmayan biz, elinde ipadli çocukların ailelerine çok söylenirdik, bir süre sonra biz de aldık.. Tabii ki sürekli elinde değil ama yemek yerken, yolculuk sırasında kurtarıcımız. Bu konuda zaten o kadar katı da değilim, abartılmadığı sürece faydası olduğunu düşünenlerdenim. Tabi Pınar Hn.’ın anlattıklarını dinleyince hak veriyorum.

Uzun süreli TV ve ipad kullanımının kesinlikle zararının olduğunu, okul öncesi çocukların zihinlerinin bu sebeple renkli ve haraketli şeylere alıştığı, okula başladıklarında defter-kitabın sıkıcı geldiğini anlattı Pınar Hn. Çünkü çocuk kitaba baktığında uyaran eksikliği hissediyor. Hele ki 3 yaşından önce otizme zemin hazırlayabiliyor. Otizm çevresel faktörlerle de tetiklenen bir durum. Özellikle yatmadan önceki rutinler içinde tv-ipad olmamalı çünkü uyku sırasında da işlemlenmeye devam ediyor beyinlerinde.

Tv çok izleyen çocuklara dikkat edin, sizinle Tv cümleleri ile konuşur der Pınar Hn. Tv’den değil, sizden duymalı öğrenmeli kelimeleri..

Hayat şartları bunlardan uzak tutmak için zor olsa da, imkanlar yaratmalı ve sağlıklı çocuklar yetiştirmek için tercihler yapmak zorundayız.

“Ebeyenlere Ait Meselelere Çocukları Dahil Etmeyin”
Özellikle boşanma sürecinde eşiniz ile çocuğunuzun yanında konuşurken, sen karar ver hangimiz haklı gibi sorular yöneltmemek gerekiyor. Çocuk hakim değil.. Ya da annen/baban şunu dedi, sence hangimiz haklı gibi.. Normal insani tartışmalar bazen çocuğun yanında gerçekleşebiliyor ister istemez. Duygusal çalkantı içermeyen tartışmalar olabilir, ancak tam aksi olmamalı. Buna maruz kalan çocuklarda stres bağışıklık sistemini etkilediği için daha çok hasta olurlarmış, ispatlanmış bir durummuş bu..


“Yetişkinler Konuşurken Araya Girmelerine İzin Vermeyin”
Otorite kurabilmek icin bir tüyo.. Yerlerini bilmelerine yardımcı olmak lazım der Pınar Hn:) Çocuk araya giriyor diye telefonu kapatmamak lazım mesela..  Ben bunu çok yapıyorummm, Melis huzur vermiyor diye akşam arkadaşlarımla bile telefonda konuşmam:) Ama araya girdiğinde şu an telefonla konuşuyorum, daha sonra seninle ilgileneceğim diyerek, araya girmeyeceksini vurgulamak lazımmış.

Çocuklarla birlikte uyumak, banyo yapmak konusuna gelince... ( Tam da benim konum:) )

2 yaşından sonra birlikte banyoya girilmemeliymiş.. Birlikte uyusanız da yanından kalkacak, gece gelirlerse yataklarına gönderecekmişiz. Bu konuyu dinlerken çok gülüp, eğlendim:) Baya kanayan bir yaraymış:) Banyo konusunda çocuk, başkalarını çıplak görmeyi normalize etmeye başlarmış, bu yüzden zararlıymış. Bunu duyunca artık Melis’le duşa girmeyeceğim diye kesin karar verdim ama üzüldüm de, çünkü çok eğleniyoruzzz, yani bikini ile bile girmemek lazımmış, bu detayı belirteyim. Tabii ki bu konuyla ilgili aynı düşünüyorum ama hani biraz büyüyünce bırakırım diyordum. Başkalarının, babasının yanında bile bez değiştirmek, giyinme gibi konulara zaten çok dikkat ediyorum..


“Etiketleme Yapmayın”
Çalışkan, tembel, mert vs gibi. Beklenti koymuş olup, çocuğu zorlamış oluruz ya da tam tersi nasılsa beni böyle biliyor diye düşündürebiliriz. Bu yüzden karşılaştırmalar, etiketlemelere sonn..


“Eleştirmeden, Yargılamadan Dinleyin”
Ergenlik öncesi bunu ne kadar çok yaparsak, ergenlikte bir o kadar paylaşımcı oluyor çocuk. O, birşey anlatırken can kulağıyla ve eleştirmeden dinleyin. Komşunun oğlu-kızı üzerinden hikayeler anlatmayın.

“Küçük Yaşlarda Bol Bol Aynalama Yapın”
Ne hissettiğini söyleyerek, onların hissettiği duygularla ilgili kelimeleri onlara söyleyerek, duygu repertuarlarını genişletiyoruz. Doğduğu andan itibaren konuşmaya başlayın. Duygu kelimeleri yükleyin onlara. Bunun ne kadar doğru ve faydalı olduğunu, yaşayan ve uygulayan biri olarak biliyorum. Melis doğduğundan beri özellikle annem ve ben konuşur haldeydik, nasıl dinlerdi bizi, bir süre sonra karşılık vermeye çalışırcasına bir heyecanla sesler çıkarırdı:) Yani doğduğundan beri konuştuk onunla, bu sebeple şimdiki kelime dağarcığına şaşırıyoruz sanırım:)

2 yaşını geçip hiç konuşamayan çocuklara yorumu ise şu şekilde; çocuk kendine bir kanal seçmiş, kanal işe yaradığı sürece konuşmaya ihtiyaç duymuyor. Yani su isteyen bir çocuk düşünün, alıp sizi suya götürerek istiyorsa, ya da işaret dilini kullanıyorsa, sürekli ııh ıhh diye göstererek istemeye çalışıyorsa, onu biraz zorlamak gerekiyor. İstediği şeyi gösterip, bak bunu isteyebilirsin demek, sonrasında sorular sormak gerekiyor. Anlamıyorum diyerek, sen söyleyebilirsin demeli. Aynalama yapıp, hislerini ona söyleyip, sen de isteyebilirsini vurgulamalı. Ben her çocuğun gelişiminin farklı olduğu düşüncesindeyim bu konuda. Yani bazen bunları yapmak da işe yaramıyor ki. Ya da hiç çocukla konuşmamış, ilgilenmemiş ailelerin, evde sadece anneanne/babaanne ile kalan çocukların şakır şakır konuştuğunu da görebiliyoruz. Gelişim süreci farklı demek ki, elbet konuşacaklar, bunu ben diyorum:)

“Kaliteli Zaman Geçirin”
Bir günde en az 20 dk kaliteli zaman geçirin. Herkesin dilinde olan şu kaliteli zaman ne demek ?  Yapma, etme denilmeyecek, başka kimse, Tv ve telefonun olmadığı bir ortamda çocuğun istediği birşeyi yapmak. Yani ne yapılacağını çocuk belirleyecek. Resim, dans, şarkı, sarılıp oturmak bile olabilir.. Bir aktivite yapıyorsanız, yaparken onu izleyin, oyun kuruyorsa, izleyin, bitirmesini bekleyin. Merak ettiğinizi belirten sorular sorun, bilgi almaya yönelik değil, onunla ilgilendiğinizi belirten sorular. İç dünyasını anlamak için gözlemleyin, sorular sorun. Oyunu siz kurmayın, çocuk sizi yönetmesin, siz sadece izleyici ve ilgi gösteren tarafsınız.


En az 20 dk’yı duyunca bi sevindim:) Çünkü akşamları ortalama 2 saat Melis’in odasına geçer ve onun istediği şeyleri yaparız. Genelde ne oynanacağını o belirler, oynamak istemediği zaman kaldırır, başka oyuna geçeriz, sulu boya, hamur, legolar, aktivite oyuncakları. Bu süre içinde ben bile kopuyorum kafamdaki yoğunluktan, telefondan, iç seslerimden.. Tamamen ona odaklanmış oluyorum ve nasıl iyi geliyor.. Hem kuzunuzla kaliteli zaman, hem kendinize terapi ;)

Yazımın sonunda ilginizi çekebileceğine inandığım bir link paylaşmak istiyorum sizlerle. Blog yazarı Sena'nın dile getirdiği "Aile Toplantısı Nasıl Yapılır" yazısını keyifle okumanız ve yaşantınıza olumlu etki etmesi dileğiyle..

Sevgiler.

19 Nisan 2015 Pazar

“ İçerdeki Çocuklara” Anaokulu


Anneleri cezaevinde olduğu için, parmaklıklar arasında yaşamak zorunda kalan 0-6 yaş arası cezaevi çocuklarının oyun ve eğitim imkanlarının iyileştirilmesi için “İçerde çocuk var” adıyla bir sosyal proje başlatıldı.
Projeyle Türkiye genelindeki 7  kadın ceza infaz kurumundaki anaokullarının iyileştirilmesi amaçlanıyor. Projenin ilk adımı Adalet Bakanlığı’nın izni ve işbirliğiyle İstanbul Bakırköy Kadın İnfaz Kurumu’nda atıldı.

Çeşitli meslek gruplarından 24 duyarlı vatandaşın gönüllü olarak  yola çıkıp, Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı ile bir araya gelerek başlattığı İçerde Çocuk Var adlı projenin amacı,  cezaevlerinde, annelerinin hem yatağını hem de  kaderini paylaşan miniklerin hayatına dokunarak geleceklerine katkıda bulunmak. Proje,cezaevi çocuklarına öğrenebilecekleri, eğlenebilecekleri eksiksiz bir anaokulu ortamı oluşturmak, yeşil alanlar yaratarak doğayla tanışmalarını sağlamak, gelişimlerine uygun yemek hazırlanabilecek mutfak inşa etmek ve dış mekan oyun alanı kurarak cezaevi içinde özgür bir yaşam alanı yaratmayı hedefliyor.



İstanbul Bakırköy Cezaevi’nde başlayacak proje kapsamında, mahkum annelerinin kaderini yaşamak zorunda kalan cezaevlerinin masum çocukları için kaynak bulmak amacıyla çeşitli etkinlikler ve kampanyalar yapılacak. Ayrıca, İstanbul Valiliği’nin izniyle alınan 4528’e gönderilecek SMS’ler ve banka hesap numarasına yapılacak bağışlarla kampanyaya gelir sağlanacak. Böylece, mevcut anaokullarının  iyileştirilmesi ve anaokulu bulunmayan kadın cezaevlerinde de yeni ana okullarının yapılmasında kullanılacak. Hedeflenen anaokullarının çocuklara kazandırılmasından sonra ise proje,  cezaevi çocuklarının dışarıdaki yaşıtları ile eşdeğer eğitim şansına sahip olmalarını sağlamak ve cezaevi yaşam koşullarının iyileştirilmesi için devam edecek.

İlk adım İstanbul’ da
Türkiye’deki 7 tane kadın ceza infaz kurumunda yaklaşık 5 bin kadın mahkum var. Bunlardan 370 Kadın mahkum, 0-6 yaş arası çocuklarını kendi yatağında yatırarak cezaevinde büyütüyor. Örneğin, İstanbul Bakırköy Kadın Cezaevi’nde mahkum anneleriyle cezaevinde yaşayan 0-6 yaş arası 53 çocuk var. Bakırköy Cezaevi’ndeki çocukların bir kreşi var ancak bu kreşin de iyileştirilmesi, eğitici oyuncak ve kitaplarla yeniden elden geçirilmesi gerekiyor. Projenin ilk adımı da Adalet Bakanlığı’nın izni ve işbirliğiyle Bakırköy Cezaevi’nde atılacak.

Oyuncak ve oyun arkadaşları yok
Cezaevinde doğan ya da annelerinin kucağında parmaklıklar arkasına gelen, cezaevlerinin masum çocukları, hayatlarının en önemli evrelerini yaşıtlarının sahip olduğu birçok şeyden yoksun, olumsuz koşullarda geçiriyor. Oyun oynama ve eğitim almaları gereken zamanlarını annelerinin koğuşunda, çeşitli suçlardan mahkum, yetişkin kadın koğuş arkadaşlarıyla geçiren çocukların, bu süreçte yaşadıkları deneyim, hayatlarının sonraki dönemlerini özellikle ergenlik ve gençlik yıllarını ne yazık ki derinden etkiliyor. Koğuşlar kalabalık olmasın diye her koğuşa sadece bir çocuğun konulduğu cezaevi çocuklarının oyuncak ve kendi yaşıtı oyun arkadaşları yok.

“İçerde Çocuk Var” projesi ilk adım İstanbul’da Bakırköy Kadın İnfaz Kurumu’nda atıldı. Tüm mimari ve inşaat hazırlıkları tamamlanan anaokulunun çok yakın bir zamanda tamamlanması hedefleniyor. Bakırköy Kadın İnfaz Kurumu tamamlandıktan sonra Türkiye’de bulunan diğer Kadın cezaevlerine de anaokulu kazandırılacak. Böylece proje ile cezaevi çocukları,  kreş, oyuncak ve oyun arkadaşlarına kavuşacaklar.




Proje ile ilgili detaylı bilgiye www.icerdecocukvar.com sitesinden ulaşabilirsiniz.

Bağış için ;
COCUK yazıp 4528’ e SMS gönderilebilir.
Banka bağışı için; Vakıfbank Kadıköy Şubesi, Şube kodu 012 Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı (TL)
TR 94 0001 5001 5800 7303 0490 01

Bilgi : Arife Avcu Çallıoğlu
İletişim Ofisi Halkla İlişkiler Ajansı
arife.avcu@iletisimofisi.com / 0212 324 80 17

TCYOV 

17 Nisan 2015 Cuma

3'e 3 Kala..

Hayatımın en eğlenceli, ancak en tahammülsüz günlerini yaşıyorum.. Hem gülüyorum, hem ağlıyorum yani dönem dönemJ 3 yaşını doldurmasına çok az zaman kalan minik mucizemiz büyürken değişik duygulardan geçiriyor bizi, en çok da beni.



Bu aralar bizi en zorlayan huyu, inatçı olması.. Ama öyle böyle değil, inanılmaz bir tutturma, inat. Herkes bu yollardan geçiyor bu yaşlarda diyerek kendimi avutmaya çalışıyorum ancak bazen böyle olmadığını düşünüyorum, yani sanki sadece biz yaşıyormuşuz gibi. Genelde yaşadığımız bu inat olayına bir örnek vereyim mesela, geçenlerde AVM’ye gittik, ki bu sıralar hem hastalık olaylarından dolayı hem de rahat alışveriş yapamadığımız için gitmiyorduk. Almamız gereken birşeyler vardı gitmek durumunda kaldık, gitmez olsaydıkJ Hello Kitty World’u gören Melis ordaki çantaları takıştırıp, minik valizleri dışarı çıkarmaya mı çalışmadı, girdiğimiz diğer mağazalarda kıyafetleri denemeye mi kalmadı,  hadi gel sana toka alalım diye girdiğimiz yerde tüm taçları kafasına takıp almak mı istemedi.. Önce aman ağlamasın huysuzlanmasın diye birkaç talebine evet dedik, baktık sonu gelmiyor engel olmaya çalışınca düşünün başımıza gelenleri.. Eve gelene kadar kıyameti koparıp, gelince de üzerini bile çıkarmadı ve dahası. Bunun gibi o kadar çok şey yaşıyoruz ki, oyuncak krizleri, paylaşamama durumları.. Paylaşma konusunda net birşey söyleyemiyorum onunla ilgili, eğer kendinden biraz büyük biri gelmişse ya da gelen arkadaşını sevmişse o an, paylaşma tavan yapıyor, herşeyini verip göstermek istiyor ama birini sevmemişse ya da o gün ruh hali iyi değilse minik hanımefendinin, asla paylaşmıyor, krizler yaratıyor.. Geçecek geçecek diyenler en büyük avuntum ama bana hiç denk gelmiyor kriz yaratan başka çocuklarJ Şöyle ki, Melis’in tam bu krizleri yarattığı sırada bana hep annesi-babası bir konu için hayır dediğinde tamam diyip, hiç sorun çıkarmayan çocuklar denk geliyorJ Bir yerde birşeyleri yanlış mı yaptık diyorum, düşünüyorum.. Evet fazlasıyla şımarttık doğru, bu engel olunamaz bir durum, sevgiden ne yapacağını şaşırıyor insan, tam farkına varıp, böle yapmamak lazım denildiğinde iş işten çoktaan geçmiş oluyor. Çok kuralcı da değilim ki belirleyip uygulayabileyim.. Onun yüzünü gülümseten, mutlu eden herşey serbest bizim evimizde. Eskiden evin birazcık düzeni bozulsa huzursuz olan ben, şimdilerde ev alt üst olsa, yerlerde oyuncaktan geçilecek yer olmasa da  etkilenmiyorum, buna alışmak zor oldu ama iyi de olduJ Bu konudaki iç huzursuzluğunu, takıntılı olanlar bilir, rahat olun inanın huzur buluyorsunuzJ Düşünün ki salonun ortasında oyun kumu oynayabiliyor Melis, bu benim için büyük aşama..



Sadece pisliğe tahammülüm yok ve asla izin vermem, şöyle ki elleri yağlı öle heryeri elleyemez, yemek yiyecekse ancak masada dökecekse dökebilir, koltuklarda oturup saça saça yiyemez, elinde dökülebilecek şeylerle heryerde gezemez. Bunları yapmaya bile çok az teşebbüs eder çünkü alıştı. Alışmak demişken, Melis’in bu durumlarından yakındığım zamanlarda “baştan öyle alıştırdınız demek ki” diyenlere ayrı gıcığım, burdan duyurayım dedimJ

Sendromları geçelim de keyifli konulara gelelimJ

Bıcır bıcır konuşmaları her geçen gün daha anlamlı, daha çok sorulu.. Herşeyin “neden”ini öğrenme çabasında, öğrendiği şeyin de nedenini soruyor hattaJ Evet bazen derin nefesler aldırıyor ama asla reddetmeden, sıkılmadan yanıtlıyoruz ailece.



Bir düzen, intizam takıntısıdır gidiyor, oyunları bile sıralı bazen. Mesela gece uykusundan önce yatakta zıp zıp yaparız, bebeklerini uyuturuz, whatsapp’tan arkadaşlarına sesli mesaj göndeririz, sonra anneannesini çağırırız, anne-baba ve Melis yatakta saklanırken anneanne onu arar, sonra baba ile koklaşılıp vedalaşılır, anne ile yanyana yatılır, masallar anlatılır, masaldan sonra yataktan düşüyormuş gibi oyunu oynanır şeklinde devam ederJ Yani demek istediğim bunların sırası hiç şaşmaz, sırasını değiştirsem hayır önce bu diye düzeltir..

Eğer mutfaktaysam mutlaka yaptıklarıma dahil olmak ister, sabah kahvaltısında krep yapmak en sevdiği şey meselaJ Ben yaparken bir kısmını kendi oyuncak tabaklarına alıp karıştırır yanımda bıdıkcığım.

Birşeye izin vermiyorsam, kızdıysam hemen “annecim seni çok özledim” ya da “annecim seni çok seviyorum” diye sarılıveriyor ya.. gerisini düşününJ Bazen abartıyor muyuz, herkes de evde bizim gibi mi diyoruz, sürekli Melis’i mıncırma, öpme, oynama halindeyiz çünkü, bu hiç eksilmiyor, hiç..


Sıcaktan hiç hoşlanmıyor, kalın kalın şeyler hiçbir zaman giydirmedim, bir kazağı bile yoktur mesela, gerçekten. Üşürse üzerine hemen bir sweat geçiriveririz. Yaz çocuğu da malum, işte bakın bu alıştırmakla alakalıJ Doğduğundan beri sıcağa alışmadığından olsa gerek.. Yazlık elbiselerini çıkarmış dolaşıyor evde, kızım aman üşürsün desek de umrunda değil, gece asla üzerine birşey örtmez, örtsek de uyanır onu çeker öle uyur. Aklı fikri kumda, parkta, suda, suyla oynayabileceği oyunlar yaratın bayılır. Oyun hamurları, sulu boya, kumlar favorileri hala. Oyuncak mutfağında pirinçler, bulgurlar, sularla oynasın değmeyin keyfine.

Sitedeki yakın arkadaşları Yağmur ve Egemen ile vakit geçirmeye bayılıyor. Büyüdükçe daha keyifli oldu onları izlemek, akşamları annecim n’olur Yağmur gelsin, Egemen gelsin diyor, bazen hadi gidelim diye tutturuyor. Planlarımızı birlikte yapıyoruz genelde. Geçmişteonlarla ilgili paylaştığım yazımda da dediğim gibi, umarım gelecekte görüşmeye devam eder ve sıkı dost olurlar..

En sevdiği yiyecekler makarna, köfte, biber dolması, zeytinyağlı yaprak sarma, karpuz, çilek ilk sayacaklarım arasında, tanıdık geldi değil mi ? Makarnayı ne çok seviyor bu bücürlerJ Peynir, zeytin ve yoğurdu hala sevmiyor yemiyor, deniyoruz ama hiç başarılı olamadık maalesef.

Tuvalet olayımız ise ayrı bir yazı konusu aslında, henüz başlayamadık, havalar iyice ısınsın dedik kaldık yaza.. Mayıs ortası gibi kesin başlangıç yapmayı planlıyorum.  Gelişmeleri paylaşırım ama önerileriniz ve tecrübelerinizi de bilmek isterimmm!!!

Bloğuma çok vakit ayıramadığım için üzülüyorum ama gerçekten o kadar zor ki vakit bulmak. Burdaki en büyük amacım, ileride harika bir hatıra olması, hatta bir süre sonra blog kitapları var bilirsiniz, kitap haline çevirmeyi düşünüyorum buradaki tüm içerikleri..

Hayaller çok.. Umutluyuz, geleceği renkli minikleri yetiştirirken endişeliyiz evet.. Hep en güzeli, mükemmeli olsun diye koştururken yoruluyoruz bazen akışına bırakıyoruz hepimiz, aslında aynı gelecekte varmak istediğimiz çoğu şey.. Keyifli günleriniz olsun ne diyeyim, görüşmek üzere..






14 Nisan 2015 Salı

Spor Sevmeyen Anneye Sporu Sevdirmek :)

İlginç bir başlık oldu kabul ediyorum ama yaşadıklarımızı paylaşmadan edemedim, faydasını siz de gözlemleyin diye.. Evet sporu hiç sevmezdim, bakış açım sadece kilo vermek için spor yapılırdı.. Çevremdeki çoğu kişi de bunu bilir..

Sporun çocuklar için faydasından öte anne-çocuk ilişkisinin pozitif yönde gelişmesiyle ilgili bir paylaşım okumuştum, farklı bir blogger arkadaşımın sitesinde.  Özellikle çocuğuyla spor yaparken fotoğrafları, eğlenceli halleri çok hoşuma gitmişti. Haydi Melis artık akşamları spor yapacağız dediğimde bizim minik kuzu başladı daha ben göstermeden, çünkü spor düşkünü babası arada birşeyler gösteriyordu. Sayesinde ben de spora sıcak bakmaya başlamış,  faydalarını da okuyunca, içinde aslında mutluluk barındırdığına inanmıştım ve bu bakış açısı çok şeyi değiştirdi.
Küçük yaşlarda sporu aktivitelerinize dahil ederseniz inanın çocuğunuzun daha aktif, sosyal, özgüvenli büyüdüğünü görreceksiniz, topluluk içinde birlikte haraket ederek, paylaşmayı öğrenmesinde de katkısı olacak.. Bir aktiviteyi alışkanlık haline getirmek, düzen ve disiplini de siz öğretmeden beraberinde getiriyor.

Siz de bu düşüncelerle haraket ederek, birer Olimpik Anne olabilirsiniz. #OlimpikAnneyim etiketi ile sosyal medyada çocuklarınız ile spor yaptığınız anları paylaşabilir, aldığınız her P&G ürünü ile Türkiye’deki tüm çocukların spor yapmasına destek olabilirsiniz.

P&G Türkiye’nin bu heyecanlandıran projesi ile ilgili sizleri bilgilendirmek istiyorum.
Annelerin çocuklarını spora yönlendirmelerini teşvik etmek amacıyla, ülke çapında “Olimpik Anneler” projesini başlatılıyor. Olimpik Anneler projesinin temel hedefi ülke çapında çocukların spora teşvik edilmesi için farkındalık ve bilinç oluşturmak.  

Ayrıca P&G Nisan ayı itibari ile başlayacak 1 paket= 1 destek kampanyası ile alınan her P&G ürününden elde edilen gelirin bir kısmını Türkiye’de çocuklarımızın sporla büyümesi için bağışlıyor.




Siz de hem projeye destek vermek, hem de çocuğunuzun sporla mutlu büyümesini istemez misiniz ? İlla profesyonel sporcu yetiştirmek değil amaç, sporun hayatlarına katacakları artıları, evet okula gidecekler ya da aileler olarak biz birçok şey öğretmek çabasında olacağız ancak sporla farkında olmadan iletmek istediğiniz tüm mesajları bir bakmışsınız uyguluyorlar. Paylaşmayı öğrenmişler, daha aktifler, özgüvenliler, bunları görmek eminim ebeveynleri de çoook mutlu edecek.
Teknolojinin gelişip, ilerlemesiyle haraketsiz bir nesilin yetişmesinin önüne geçmeliyiz hepbirlikte.

Sosyal faydalarının yanı sıra, sporun çocuğun fiziksel gelişiminde, sağlıklı bir birey olmasında, düzenli beslenmesinde de katkısı büyük. Obezite ile karşı karşıya kalan çocukların yüksek çoğunluğunın sorunu, beslenme şekli/düzeni ile birlikte haraketsizlik! Ayırca haraket etmeyen çocukların paylaşmayı öğrenmesi ve bir toplulukta özgüvenli olması da çok güç!

Sporu oyunla harmanlamayı da öneriyorum, böylece dikkatleri dağılmıyor, eğleniyorlar, birlikte keyifli vakit geçirmiş oluyorsunuz.

www.olimpikanneler.com sitesinde detaylı daha birçok bilgiye, yorumlara, anne tavsiyelerine ulaşabilirsiniz.

Sizlerle Türkiye Spor Kültürü Araştırması özet sonuçlarını da paylaşmak istiyorum:
10 çocuktan sadece 2si spor yapıyor.
100 çocuktan 1’i profesyonel spor yapıyor.
100 aileden sadece 1’i çocukları spor yapmadan önce araştırıyor.
Erkek çocuklarının en çok yaptığı sporlar: Futbol, Basketbol, Koşu
Kız çocuklarının en çok yağtığı sporlar: Su sporları, Bisiklet, Voleybol.
Tatil zamanında dahi spor yapma oranları artmıyor.
Çocuklar günde ortalama 2 saat bilgisayar başında geçiriyor.
Her 10 çocuktan sadece 2’si spor müsabakası izliyor.
10 anneden 2 ‘si ( 15%) spor yapıyor

10 babadan 2’ si ( 15%) spor yapıyor.

Haydi o zaman, Olimpik Anne olmaya!