Çok üzülüyorum bloğumdan geri kaldığıma ve sevdiğim bloglardaki
paylaşımları geç takip edebildiğime ama dönüşüm muhteşem olacak;)
Şu an Malt içeceğimi içerken ve Melis’imi Türkan Teyzesi ile yıkayıp
uyutmuşken genel durumumuzdan sizlere bahsedeyim dedim:) Bizim pıtırcık her an
kıpraşabilir. Sanki her ay dönümünde yeni huyları ile karşılaşıyoruz, mesela bu
ay çığlık atıp, saçlarını çekiyor ve tüm parmakları ağzında:) geceleri onun
şakırtısına gülüyoruz artık, sürekli elini ağzından çekerek, ıslanan
kıyafetlerini değiştirmekle meşgulum, nereye kadar başederim bilmem tabi..
Doktor diş çıkarma provalarına başlamış dedi, bazen 4. Aydan sonra
çıkabiliyormuş ama ben biraz daha zaman geçsin istiyorum, çok erken sankiii, bu
gidişle bu hareketlilikle erken de yürüyecek sanırım:) Banyo yapmaya bayılıyorr,
hava alsın diye bazen altını çoraplarını çıkarırken nasıl mutlu oluyor görmeniz
lazım. En başından beri yanıbaşında sürekli onunla konuştuğumdan buna epey
alışmış olmalı ki, odadan çıktığım an çığlık atmaya başlıyor ve hemen parmaklar
ağızaa:) Yeter ki yanıbaşında oturup konuşayım, hatta konuşmadan öylece durayım nasıl
izliyor beni. Bunları yaşamak tarifsiz..
Bu ay ilk kez anneanneye emanet edip, bir arkadaşımızın düğününe
gittik, Melis’in uyku saatine denk geldiği için süt sağıp bırakarak çıktık,
planımız uzun bir süre sonra gece dışarda düğün sonrası vakit geçirmekti ama
bizim pıtırcık, biberonu tanımadığından istememiş, anneannesinin başka biberon
deneyip ısrarlarına rağmen maalesef kabul etmemiş, midesi bulanmış hatta. Bunu
duyan ben koşarak eve geldim düğün sonrası, halbuki uyuyordu miniğimiz ama aç
uyumasına gönlüm razı olmadı. Aralık ayında işe başlayınca (nasıl başlayacağımı
kara kara düşünür durumdayım:( ) nasıl alışacak biberona acaba, gerçi doktor alışır ama sen yine arada
antrenman yap dedi, bakalım...
Önceki yazımda telsiz alma planımızdan bahsetmiştim. Melis’in beşikte
rahat edemeyişi sebebiyle odasına geçirmiş olmamızın verdiği vicdan azabı sürerken,
kendimizi e-bebekte bulduk ve kameralı bebek telsizimizi aldık ancak telsis
ancak Melis ağlarken ya da çok yüksek ses çıkarırken devreye giriyordu ki bunu
zaten ben yatak odasından duyabiliyordum. Benim beklentim fazla yüksekti
sanırım, üzerini açsa ya da gözünü açsa hemen devreye girmesini istiyordum.
Dolayısıyle iki gün yatağın içine yani Melis’in çok yakınına koymak durumunda
kaldık ki bu da radyasyonun dibinde yatırıyor olmak demek. Neyse ki değişim ve
iade şansımız vardı, bunu kullanıp gidip bir park yatak aldık. Yatak odamızın
kullanım alanını çok daraltmış olsa da sonuç olarak Melis yanımıza geri döndü,
nasıl mutlu olduk anlatamam:) Doktor da iyi yaptınız zaten çok erken odasını ayırmak dedi. Park yatak süper
birşeymişş, daha sonra anneannesine götüreceğiz artık orda kaldığında yatar
pıtırcık.
Gün içerisinde benim bulunduğum odadaki geniş koltukta yatıyor Melis, o
kadar hareketlendi ki, yavaş yavaş dönmelere başlıyor, bıraktığım pozisyonda
bulamıyorum kendisini, bu yüzden yeni bir mekan düzenlemem gerekecek ona
salonda.
Herşey her gün nasıl hızla değişiyor, gelişiyor ve bunlara şahit olmak
muhteşem, mucizem benim ya ben nasıl seni bırakıp gideceğim, aslında gitmeyedebilirim,
2-3 yaşına kadar yanında olabilirim fakat iş şartlarım, mesai saatimin erken
bitişi, haftasonu çalışmıyor olmam ve uzun yıllar bu şirkette çalışıyor olmamın
verdiği bağlayıcı unsurları düşününce, insan kararsız kalıyor, bu geçici dönemi
atlatınca yeniden farklı bir iş arayışına girmek daha zor olur diye
düşünüyorum. Çalışmadan duramayacağımı biliyorum çünkü. Hem Melis’im
anneannesiyle olacak, umarım yormaz onu ve çok keyifli zamanlar geçirirler..