İsim:

Email: *

Mesaj: *

İsim:

Email: *

Mesaj: *

26 Mart 2012 Pazartesi

24. Hafta

24. Hafta

İkinci Trimester’a Vedaaa: )


Zaman geçip gidioo yaa, gitmesin:)

Bi yandan çabuk geçsin kavuşalım diyoruz Melis’imize ama ben bu dönemi de sevdim, yeni yeni alışmışken henüz.. Kalan 3.5 ayımda da bu şekilde düşünecek miyim bilemem tabi..
Son 2-3 haftadır devam eden bel ağrım bu hafta epey şiddetlendi, doktorumun kontrolünde gebeliği riske edecek birşey çıkmadı ama akşamları oturup uzanmakta çok zorlanıyorum, gece uyurken yüzüstü yatmadan uyuyamayan, sürekli dönen, dağınık yatan bir tip olarak düşünün halimi, henüz çok kilo da almadım aslında, biraz daha ağırlaşınca daha kötü olur mu diye kuruntulanıyorum arada. Bu ay ile birlikte ilk 6 ayı +4 kilo ile kapatmış bulunuyorum (sonlara doğru bu süreçteki kontrol-takip takvimini de yayınlayacağım). İlk dönemlerdeki mide bulantıları, bişey yiyememenin de etkisi olmalı, son 1.5 aydır düzgün ve iştahlı yemek yiyebiliyorum, bundan sonra normal kilo alırım herhalde, çok da önemli deil, hepsi gidecek nasılsa sonra:)

Bu hafta itibarıyle 700 gr.ı geçmiş olmalıyız, şükürler olsun ki kilo vs.konularında geride değiliz. Bu arada dayıcık Melis’i rüyasında görmüş, sarılıp uyuyorlarmış rüyanın sonunda, ama ben kıskanıyorumm, niye benim rüyalarıma gelmio:) ki benim gibi rüyalar gören annesinin.. İlk ultrason görüntülerinden sonra görmüştüm bir kere, korkmuştum, dünyaya getirmişim onu ve kaybetmişim, arıyordum, ama o dönemler erkek biliyorduk ya:) rüyamda kız olduğunu görüyorum ve şaşırıyordum..
  
Haraketli ve güzel bir haftasonu geçirdik, Tuğba teyzemiz, Ali Sarp, ablalar anneler ile bol kahkahalı, keyifli bir gündü. Ali Sarp kardeş birazcık hastaydı :( Ama yine de baldı bal, çok tatlı bişey o ya, masumiyet akıo yüzünden, sen de inşallah onun kadar güzel olursun Melis’iiiiim. Bol bol bebek kokusu çektik içimize yanii:)
Nasıl olacaklar ilerde acaba, hani hiç o zamanları göremeyecekmiş gibi gelir ya insana.. Bu zamanları da anlatsalar inanmazdım gerçi, anne oluyoruz, büyüyoruz, konularımız değişio, ortamlar değişio ve daha birçok şey.. Temjeli’s anne modunda:) Nedir bu Temjeli’s derseniz, o kadar uzun ki hikayesi ve o kadar renkli.. Benim can dostlarımla hep hayal ettiğimiz.. Hayat bizi değişik şekillere de soksa, miniğiz biz yaaa, sizi çok seviyorum, çok!

Uzun süredir çok erken saatlerde uyanan ben, bu haftasonu yatağa yapışmış durumdaydım.. Pazar günkü Ezgi’yi görme planlarımız suya düştü bu yüzden:( Kuzenim, yani Ayfer Abla’ma kahvaltıya gidecektik ama çok geç uyandık ve çıkamadık yola. Hava da çok güzel olunca, Seda ve Sunay ile Fenerbahçe’ye kahvaltıya gittik, gelecek hafta telafi edeceğiz artık daha erken uyanıp yol alarak:)
Müthiş bir hava vardı, açık havada güzel bir kahvaltı sonrası uzun uzun yürüdük, sahilde muhabbet ettik, yorucu bir trafik de olmasaydı dönüşte iyi olacaktı.

Bence hamile kalmayı düşünüyorsanız mümkünse öncesinde evinizi annenize yakın bir yere taşıyınız:) Yoksa her akşam yemek yapmak zorunda kalırsınız, annenizi istediğiniz sıklıkla göremezsiniz vs vs. Aslında araçla çok yakınız, istesem hergün gidebilirim, buna engel bir durum da yok ama olmuyor işte, haftaiçi gerçekten zor oluyor, yemekten sonra uyku moduna geçiyorum bir süre sonra, tekrar kalkıp eve gelmek, duş almak, işlerini halletmek çok yorucu oluyor. Canım anneme de yük olmak istemiyorum, gerçi o bunu her duyduğunda çıldırsa da:) Ne yapacağını bilemio, içi rahat etmio ama canım hiç öle aman şunu yiyeyim bugün şeklinde bişey istemiyor kii. Ona Melis’ime güzel şeyler hazırlaması için vakit bırakıyorum:) Bizim evden daha çok eşyası var orda, yastıkları yorganları bile hazır şimdiden:) Çılgın annem benim yaa.
Zaten bir tek tatlı yememe, daha doğrusu sık yememe dışında herşeyi çürüttüm sanırım ben:) Hani ekşi yersen kız olurmuş ya, o konuda süperim, canım pek tatlı istemio. Ama diğer kız belirtileri bende yok, hala erkek herhalde diye yorum yapanlar var, şüpheye düşüyorum arada. İyi ki alışverişe şeker yüklemesi testinden sonra çıkacağım ve o zamana kadar muayene olmuş olacağım için, detaylı ultrason sonrası 3. kez tescilletmiş olacağım kız olduğunu:)


21 Mart 2012 Çarşamba

"Acemi Anne" adlı yazardan.. Eğlenceli:)

'Acemi anne'den doğum notları
"Türk bebeği sürekli üşür, hep açtır ve her an hasta olmak üzeredir..."



Türk usulü ebeveynlik ne demek, en iyi hard core Türk usulü büyütülen acemi anne bilir. En iyi Türk anası, çocuğunu en sıkı giydirendir. Bu nedenle olsa gerek, hamile kaldığınızın duyulduğu gün eve yün hırka ve yelek yağar. Üstelik çocuğun, diyelim Ağustos'ta doğacak olması da durumu değiştirmez. Çünkü Türk kara sahası ''eser''.


Coğrafi olarak Batı ile Doğu arasında sıkışıp kaldığımızdan mıdır nedir, tüm ülkede koca bir türbülans vardır ve bu türbülans, küçük bebekleri hasta etmek için fırsat kollar. Zaten esmese de ''sabahları serin olur''. En iyisi üç beş yün yelek bir kenarda dursundur. 


Türk olmanın şahane tarafları da yok değildir. Çocuğunuz; teyze, hala, amca, nene ortamında sevgiyle büyüyecektir. Üstelik bu durum için çok beklemesi gerekmez. Doğduğu gün, hastane odası fazlasıyla aile, eş dost sevgisiyle dolup taşacaktır. Doğumun akabinde maaile dökülen göz yaşlarının ardından, zavallı bebeciğin ilk hapşırıkları başlar. Bu ilk hapşırıklar karşısında; teyzeler, babaanneler ''eyvahhhh!!!'' diyerek, yerlerinden sıçrarlar.


''BEBEKLER, AĞIZ BURUNLARINI TEMİZLEMEK İÇİN ÇOK SIK HAPŞIRIR''  
Bebek düşmanı türbülans canavarı, dişlerini göstermeye başlamıştır. Yün/polar silahlar zuladan çıkar. İzin verseniz çocuk kurdeşen dökünceye kadar giydirilecek, anne karnı bile içinde bulunduğu durum karşısında havadar kalacaktır. Odadaki tüm dişilerin Türk anası damarları kabarmıştır. Bu damarla, kolektif olduğunda baş edilmesi daha da zordur. Bir hayli donanım ve uzman desteği gerekir. Doktorunuzun; ''bebekler, ağız burunlarını temizlemek için çok sık hapşırır'' ifadelerini karşı atak olarak kullanıp, çocuğa bu ilk kurdeşen döktürme girişiminin önüne geçersiniz.


Türk anaları, uzman görüşü karşısında çaresiz geri çekilse de huzursuzdur. Üstelik bir süre sonra anlaşılır ki, bu giydirme ve tekrar giydirme histerisinden korumanız gereken sadece küçük Lado değildir. Odaya giren kendi anneniz, ki Türk analarının en hasıdır, sizi üst kısmınız tamamen çıplak bebek emzirirken bulur ve basar feryadı. Maksat henüz doğmuş bebekle ten temasıdır, ama Türk anası ten de, temas da dinlemez. Ne de olsa siz de hiç büyümeyen bir Türk çocuğusunuzdur ve bir şey teninizle temas edecekse, muhteviyatı yün olmalıdır. 


İlerleyen saatlerde; ''ayyy ayy ayy!'', ''eyvah eyvah!'', ''aman aman!'' ünlemlerini sıkça duyacaksınızdır. Zira Türk bebeği, sadece üşümez, mütemadiyen büyük tehlikelerle karşı karşıyadır. Biri kucağına alsa, ''ayy ayyy başını tut!'' diye feryat edilmelidir. Zira doğum sırasında basıncın allahını yiyen o baş, maazallah birinin kucağında biraz zayıfça desteklense, kopup gidecektir. Hele bir de çocuk doğum sırasında yuttuğu amniyo sıvısını falan kusmaya görsün. O zaman seyreyle Türk anasını. Odada birinin kalp krizi geçirmekte olması, inanın daha soğukkanlı karşılanır. Kusma sırasında biraz öksürme tıksırma da olursa, odadaki dişilerin, şüphesiz ölümlerden dönen bebeciği kurtarmak aşkına, ''hemşirreeeee!!'' diye koridorlara fırlaması kaçınılmazdır. 

20 Mart 2012 Salı

23. Hafta

23. Hafta

Detaylı ultrasonumuza ikinci kez girdik ve bu sefer Melis çok göstermedi kendini bize:) Doktoru uğraştırdı bayağı, biliyorsunuz detaylı ultrason için Perinatoloji konusunda uzman olan bir doktorun muayene etmesi gerekiyor, biz bunun için yine hastanemizdeki İbrahim Bildirici’ye gittik ve doktor sanki ailemizden biri:) Tansu Bey duymasın :), ondan iyi olamaz ama çok sevdimmm, arada ona da giderim diyorum hatta! Kendisi Washington’da yüksek ihtisas yapmış ve Perinatoloji alanında birçok ödülü var, internetten videolarını izleyebilirsiniz (Detaylı ultrasona gidecek olanlar için tavsiye edebiliriz). Sonuç olarak herşey yolunda, kilomuz, ölçülerimiz, minik kalbimiz:) Bu haftada bebeklerin haraketleri daha aktif olurmuş, kulak kemikleri de gelişimini tamamen tamamlarmış, yani artık bizi daha net duyuyor;) Özellikle babası her akşam onunla konuşurken verdiği tepkiler, inanılmaz bişey yaa..

Bu hafta doğum günü haftamdı, her yıl olduğu gibi sevdiklerimle geçti dolu dolu..Şirkette arkadaşlarımla güzel bir yemek yedik, hamile yastığı almışlar banaaa:) Sonra yine şirkette akşam pasta sürprizi.. Hepsine teşekkür ediyorum tekrar.
Akşam da anneme gittik, kalabalıktık epey, pasta, hediyelerim, vs. herşey çok güzeldi, özeldi.. Özellikle kocimiğin hediyesi;) Canımsın !!!

Yoga maceramızı da unutmayalım Pınar ile.. Macera diyorum çünkü bi türlü planladığımız dönemde gidememiştik, havalar, trafik derken gelecek günlere kalmıştı planımız, nihayetinde bu hafta gittik, yorucu da olsa eğlenceliydi bizim için, çıkışta da beylerrrr aldılar bizi, İstinye’de balık sefasıyla son buldu Yoga akşamımız:)
Şunu söyleyebilirim ki, iş çıkışı gitmemek gerek, çünkü zaten kafanız dolu, açsınız, yorgunsunuz, konsantre olamıyorsunuz. Haftasonu keyifli bir kahvaltı sonrası daha verimli geçebileceğini düşünerek, bundan sonraki derslere haftasonu katılmayı planlıyorum.. Bu konuda yani hamile yogası dersi veren birçok merkez var ama biz Cihangir Yoga’nın İstinye şubesi çok yakın olduğundan burayı tercih ettik ve memnun kaldık.. Haraketleri evde de yapabilirsiniz ama amaç bir yere bağlı olmak, evde düzenli yapılamayabilir, haftaiçi çok haraket edemiyorsanız,  masabaşında çalışıyorsanız, hem psikolojik hem de fizyolojik olarak bu dönemi destekleyici bence...

Haraketli bir hafta geçirdik bu hafta da, Türkancım geldi, Deficim koskocaman olmuşş ve nasıl bıdır bıdır konuşuo görmelisiniz:) Uzun süredir görüşemediğimizden çenemiz durmadı, güzel bi akşamdı.
Ayrıca havanın muhteşemliğinden de faydalandık bu haftasonu, yaz geliooo çok seviniyorum, ruh halim hava ile orantılı olduğu için:) Bi de kalın kalın giyinmekten kurtulup, dışarı atacağız kendimizi oleyyy:)

Dışarıdan bakınca 9 ay nası geçer diosunuz ama öyle bir geçiyor kii, bu hafta sonunda 16 hafta kalıyor geriye !! Belki de daha az, bilinmez.. Ama hazırlanmak için, hamileliği sindirmek, alışmak için bu sürece, çok iyi bir zaman dilimi aslında. Bu süre içinde olağanüstü değişimler yaşıyorsunuz, bazıları sıkıntılı gerçi, bu haftaki kasık ve bel ağrılarım gibi mesela, yine de şükrediyorum!!!  Bloglara, çevreme, bazı yazılarına bakıyorum da insanların, hep yapılanlar, alınanlardan bahsediliyor, duygusal dünyadan bahseden yok.. Belki iç dünyamızı fazla konuşan kişiler olmadığımızdan, belki de en yakın dostlarımız ile paylaştığımızdan sadece, bu yüzden bloglara yansımıyor olmalı. Bazı kişiler bu sesi dinlerken, bazı kişiler farketmiyor bile çevredeki oyalayıcı faktörler sebebiyle.. Ben de henüz çok büyük patlamalar yaşamadım sanırım, Balık burcu özelliklerinin neredeyse tümünü taşıyan, e yükseleni de Yengeç olan biri olarak bu dönemde depresyona girerim diyordum:)  ancak, önceki zamanlardan daha az duygusal gerilimler yaşadım diyebilirim, sonrasını bilemem tabii ki ama şimdilik durum bu.. Hamileliğe hazır olmaya bağlıyorum bunu...

En güzel yanı, kendini dizginlemek zorunda olmak aslında hamileliğin.. Davranışlarını gözden geçirip, şükretmeyi tekrar keşfediyorsun;)

Sıra bizim Temjelis’in küçüğü Eda’ya geldi ama laf dinlemiyor, içimden hep kızı olacakmış gibi gelir onun, e zamanı geldi sen de katıl aramıza diyorum ama .. Manevi baskıya devam;) Şu an telaşeden, yeni hayata alışma sürecinden çok sık biraraya gelemiyoruz bebişi olan yakın arkadaşlarımla, bu dönemler geçip biraz rahatlayınca, bebiş olmaktan çıkıp yükleri azalınca, ileride herşey daha güzel olacak umarım..



11 Mart 2012 Pazar

22. Hafta


Bu hafta itibarıyle 463 gr.a ulaşmış bulunuyoruz ;) Tekmeler ise iyice belirginleşmeye başladı, tesadüf mü bilmiyorum ama akşamları babamızın sesini duyunca sert tepkiler de vermeye başladık, duyuyorum der gibi:) Sabahları da güzel bir kahvaltı yapıp çıkıyoruz evden, arabaya bindiğimde başlıyor hızla oynamaya, hatta oynamadığı zamanlar yüzümü düşürüyor ve saatlerce bekliyorum minicik bir kıpırtıyı.. Her zaman aynı saatlerde ve aynı sıklıkta oynamayabiliyormuş anne karnında bebekler ama ben sanırım normal hayatımda bazı konulardaki istikrarımı ondan da mı bekliyorum ne..

Bu hafta Melis’im dayısı ile ilk iletişimi de kurdu, hediyesini de aldıı, şımarmaya başlıyor olabilir şimdiden:) Haftasonu detaylı ultrasonda yeniden göreceğiz bakalım..

Şirkette hamileliği benden tam bir ay önde giden arkadaşım Pınar’dan takip ediyorum aslında karşılaşacaklarımı, gelecek aya yakın şeker testine gireceğim sanırım, herkes çok kabus bi test olarak bahsediyor, umarım sıkıntılı geçmez.

6 ayı bitirmeye 2 hafta kaldı, gerçek gelmiyor bazen, ne çabuk geçiyor diye şaşırıp duruyorum.. Gelecek ay alışverişe gideceğiz, sonrası daha çabuk geçecek olmalı. Odası gelince de telaşımız başlayacak..

Doğumdan ne zaman bahsedeceğiz acaba doktorumla.. Yaklaştıkça bi korku saracak mı beni, herşey normal gider de normal doğum yapar mıyım acaba, bi sürü şey düşünüyorum ve rüyalarıma da yansımaya başladı. Aslında benim acı eşiğim yüksek sanki, böyle çok korktuğum şeyleri yaşayınca genelde aaa bu muymuş demişimdir ömrümde. Belki doğum da öyle olacak diye hazırlıyorum kendimi:) Aslında etraftaki doğum hikayeleri bizi bu aşamaya getiren, herkese göre o kadar farklı ki, kimine göre bir travma, kimine göre en mucizevi şey hayatta, ki benim için de öyle olur umarım, Melis ile aramızda çok büyük bir bağ oluşturur inşallah yaşamak o anı..

Siyah Süt’ ü okumaya başlamıştım birkaç ay önce .. Arkadaşlarımdan ve internetteki yorumlara göre, okuyunca herkes aynı şeyi yaşıyora tanık olacağımız bi kitapmış.. Uzun aradan sonra bu hafta yogunlaştım ve kitabın nerdeyse sonuna geldim ki kahraman daha yeni hamile kalabildi:) Sürükleyici olmaya başladı, tavsiye edebilirim..

Ayrıca bu hafta Yoga’ya başlıyoruz Pınar ile.. Faydasını görür müyüz ya da devam eder miyiz bilmem ama psikolojik olarak rahatlatıcı olacağına inanıyorum.. Haftasonu fazlasıyla haraketli olmamın aksine, haftaiçi epey haraketsiz geçiriyorum, akşamları erkenden uyuyakalıyorum, eve geldikten sonraki yemek saati ve evdeki işlere ayırdığım zaman dışında pek birşey yapamıyorum, o yüzden bir aktivite olur kanısındayım. Havalar düzelince de yürümeye başlamam gerek.. Kilodan dolayı değil, doğuma faydasının büyük olduğundan..Henüz 3 kilo almış bulunuyorum en başından beri, bakalım daha ne kadar şişko olacağım:) Çok da önemli değil, hepsi geçecek gidecek nasılsa sonra, di miii:)

Haftasonu da kocimiğimle İstiklal turu yaptık bir güzel, uzun süredir gitmemiştik, doğum günümün gelecek haftaiçi olması dolayısıyle, şöyle güzel bir yemek yedik, ilaç gibi geldi..Melis birbirimize daha çok, daha sıkı bağladı bizi..

Sizi seviyorum canlarrr...

Alın bakalım 22. Haftadan öyle doğal bir fotocuk:)




8 Mart 2012 Perşembe

En Özel İlk Hediyelerimizden : )


Ya sen ne şanslısın miniğim, dün dayıcıkla ilk iletişimi de kurdun..
Kurban olurum ben size be !




7 Mart 2012 Çarşamba

Faydalı Öneriler_2

Tam şu dönemde aşağıdaki sorulara yanıt arıyorum, uykusuzluk, kramplar, vs.. Faydalı olabilecek açıklamalar var...




Hamileler nasıl   giyinmeli?
Üçüncü aydan itibaren kilo artışı olacağı için karın büyümeye başlayacak, ayaklarda, bacaklarda ve kollarda şişmeler görülecek. Bu nedenle anne adaylarını ve bebeklerini sıkmayacak şekilde, rahat, geniş, terletmeyen, pamuklu veya penye giysiler tercih edilmeli. Ayrıca dar ve sentetik çamaşırlar, mantar enfeksiyonu riskini artırır ve dolaşımı zorlaştırır. Yüksek topuklu ayakkabılar yerine rahat, topuksuz ve ortopedik tabanlılar tercih edilmeli.

Nefes almakta zorluk çekmek normal mi? 
Hamileliğin ilerleyen aylarında akciğer, soluk alma sırasında rahat genişleyemez ve nefes alma zorlaşır. Bu yüzden anne adaylarının kalabalık, havasız ve sigara içilen ortamlardan uzak durması gerekir. Yorucu hareketlerden kaçınmalı ve günlük işler dinlenerek yapılmalı. Çarpıntıya karşı da stresten uzak durulması, aşırı çay ve kahve tüketilmemesi gerekir. 

Vücutta şişmeler varsa  ne yapılmalı?
Hormonların etkisiyle vücutta  su tutulması yani ödem görülür.  Şişmeleri ve ödemi önlemek için; uzun süre ayakta durulmamalı, sıkı lastikli çorap ve iç çamaşırı giyilmemeli, bacaklar yükseğe kaldırılarak dinlendirilmeli. 

Sürekli yorgunluk, aşırı uyku  ve uykusuzluk normal mi?
Özellikle ilk dört aylık dönemde anne adayları kendilerini aşırı yorgun ve uykusuz hissedebilir. Bu konuda yapılabilecek ve yapılması gereken bir şey yok. Vücudunuzun ihtiyaçlarına kulak verin ve bol bol dinlenin. Düzenli uyku ve beslenmeyle yaşam kalitesini yükseltmek mümkün. 

Baş ağrılarına karşı ne yapılmalı?
Erken dönemlerde  baş ağrılarına sık rastlanır. İstirahat etmek ve açık havada yürüyüş yapmak yardımcı olabilir. Bu baş ağrıları genellikle hamileliğin ortalarına doğru kendiliğinden kaybolur.


İYOTLU TUZ KULLANIN
* Her anne adayı günde; 80 gr. protein, 1.5 gr. kalsiyum, 30-60 gr. demir ve A,B1, B2, C vitamini almalı.
* İçerisinde katkı maddeleri bulunan salam, sosis ve sucuk gibi besinlerden uzak durulmalı. 
* D vitamini, besinlerde bulunmadığı için güneşle cildin teması sağlanmalı. 
* İyotlu tuz kullanılmalı.
* Taze sıkılmış meyve suları tercih edilmeli, kola ve hazır meyve suları içilmemeli.
* Kansızlığı önlemek için yemeklerle birlikte çay içilmemeli, kahve tüketimi azaltılmalı. 
* Doktora danışmadan ilaç kullanılmamalı.


EV İŞİ YAPARKEN DiKKAT!
* Anne adayları günlük ev işlerini yaparken, toz alırken ve yerleri silerken dizlerinin üzerinde durmaya özen göstermeli.
* Sırt üstü yatarken, kalkıp oturmak için önce yan dönüp sonra kollardan destek alarak kalkmalı.
* Sandalyeden, ağırlığını bacaklarına verip destek alarak kalkmalı.
* Ani hareketlerden ve ağır yük   kaldırmaktan kaçınmalı.


KRAMPLARI ÖNLEMEK İÇİN  
* Hamilelikte ortaya çıkan ve geceleri uykudan uyandıran bacak kramplarına karşı; fazla ayakta kalınmamalı, uzun süreli  oturmalarda  ayak ayak üzerine atılmamalı.ayak ayak ü
* Ayaklar, yükseğe uzatılarak dinlendirilmeli.
* Dar ve yüksek topuklu ayakkabılardan   uzak durulmalı.
* Bacaklarda varis varsa destekleyici  çoraplar kullanmalı.


KABIZ OLMAYIN
* Hamilelikte gelişen kabızlık ve hemoroit  sorununa karşı bol çiğ sebzeyle meyve yenmeli.
* Sık sık tuvalete gidilmeli.
* Sabah aç karnına bir su bardağı ılık şekerli  su içilmeli. 
* Kuru kayısı, erik ve incir kompostoları tüketilmeli. 
* Haftada üç gün yarım saat yürüyüş yapılmalı.



5 Mart 2012 Pazartesi

21. Hafta

21. Hafta
Odamız Hazırlanıyooooor

Geçtiğimiz hafta sözleştiğimiz üzere, İlknur teyzecikle buluştuk ailece ve odamızı beğenmeye doğru yol aldııık:) Çok memnun kaldıklarından ve zevklerine güvendiğimizden dolayı, Kayra’nın oda takımını aldıkları mağazaya gittik direk.. Sade birşey istediğimizden ve aklımızdaki model net olduğundan, bizim için önemli olan yapılacak mobilyanın cinsi ve fiyatıydı karar verilmesi gereken, geriye kalan..

Mobilyamız çok sade, kulplarımız pek şık, şıkır şıkır kısaca :) Kendi kulplarının yanında yedek sevimli kulpları da hediye ettiler bize, aşağıya fotosunu ekledim :) Odamızı da ancak son haline gelince ekleyebilirim, sürprizzzzzz!

Bizden fazla ilgilenen, pazarlık konusunda en az kendisi için verdiği uğraşı veren benim güzell  arkadaşımın biricik eşi Okan’a ne kadar teşekkür etsek az ve tabi ki İlknur’uma desteği için, Kayra’ya da hiç gık demeden telaşımızı seyrettiği için :) Yerim ben sizi beee!

Nisan ortası gibi, ideal bir zamanda gelecek odamız, hem havalanması hem alışveriş sonrası aldıklarımızın yıkanıp yerleşmesi için vaktimiz kalacak. Gelecek ay da ilk alışverişimize çıkmayı düşünüyoruz. Kafamda herşey o kadar dağınık ve o kadar telaşlı ki içim, sanki hiçbirşey yetişmeyecek gibi geliyor, nasıl o kadar şey birleşecek, ya eksik kalırsa, ya erken gelirse Melis (Allah Korusun), kim ilgilenir o zaman işlerle, erkenden bitsin gibi düşüncelerle dolmuyor değil arada kafam.. Niye böyleyim ben yaaa, geçen konuşurken, doğum sonrası ziyarete gelenlere ikram edilecekler ve mevlütten sonra yapılacak temizliği planlıyorken buldum kendimi de dürttü birileri iyi ki :) Bir yandan iyi birşey bence, planlı programlı yaşamaya alışmış biri olarak çok faydasını görmüşümdür, tabi eskiden daha planlıydım şimdi o kadar takmıyorum.. Bir yandan da insanın beyni yoruluyor, bırak akışına diyorum ama benim kontrolümde olmalı herşeyy, yapamam kiii :( Neyse bırakalım olumsuz enerjileri bir tarafa, güzel bir haftasonuyla bitirdik 21. Haftamızı..

Cumartesi akşamı da kuzenim geldi, bizim yumurcak Kaan’ı sevdik bolca. Melis ve bana şekerler getirmişşş..

Bu haftabaşı babacık da işe başlıyor, her ne kadar tamamen düzelmiş olmasa da...Melis gelene kadar turp gibi olmak için çabalıyor canımcımmmm...

Ayrıca bu hafta minik badiler ve minik ötesi çamaşırlar aldık Melisime, çok komiklerrrrr koyamadan edemedim fotolarını :) Bunları seneye belki kullanacak, belki de hiç kullanmayacak ama dayanamadım yaa, baksanıza şunlaraaa.. 

Bi de anneannecimizin aldıkları var ama onları görmedik henüz, e kimin kızıyım , rahat durmuo ki annecim benim, Cumartesi günü mini mini güzel şeyler almış, nasıl sevinçle anlatıyordu, canım benim ya o, benden çok hazırlık yaptı daha şimdiden ( İyi ki varsın ANNEANNE :) )



2 Mart 2012 Cuma

Mucize Yaratmak !


Büyüyen bebeğinizle ilgili birçok mucize var. . :-)

1. Milyonda bir gerçeğini unutun çünkü bebeğiniz aslında çok daha fazla, tam 250 milyon spermden biri. Bu eşinizin vücudunda üreyen sperm sayısı. Sadece bir spermin bile yumurtayı döllemeye yettiğini biliyor muydunuz?
2. Hamileliğinizin 22. gününden itibaren bebeğinizin kalbi atmaya başlar. Kalbi sadece bir tohum tanesi büyüklüğünde olur. Hamileliğiniz süresince kalbi iki katı daha hızlı atmaya devam eder. Birinci trimester’ınızın sonunda kalbi dakikada 157 kez atar.
3. 6. haftada bebeğiniz büyümeye başlar. Yüzü ve üreme organları bir börülce tanesi büyüklüğünde olur.
4. 9. ve 12. haftalar arasında bebeğinizin saçları, kirpikleri gelişmeye başlar. Ayrıca bütün vücudunu kaplayan ayva tüyleri oluşur. Bu tüyler miniğinizin vücudunu sıcak tutmaya yarar.
5.13. haftadan itibaren başlıca organları şekillenmeye ve çalışmaya başlar. Ama ultrasona bakıldığında belki şaşıracaksınız, bebeğiniz hala yumruğunuz büyüklüğünde olur.
6. 17. haftadan itibaren bebeğinizin parmak izleri belirginleşir. Hayatı boyunca değişmeyecek olan parmak izine sahip olur.
7. 18. haftadan itibaren bebeğiniz karnınızın içinde takla atmaya başlar. Eğer bu sizin ilk bebeğinizse bu hareketleri rahminize doğru hissedersiniz.
8. Yoğun bir şekilde çalışan plasentanız kanın % 35′ini vücudunuza pompalar. Dakikada 500 mililitre kan pompalanır.
9. 20. haftalardan itibaren bebeğiniz günde üç yemek kaşığını dolduracak kadar idrar çıkarmaya başlar. Bebeğinizin idrarı yuttuğu amniotik sıvısından oluşur. Bu da günde 2 litreyi bulur.
10. 24. haftada bebeğinizin kulakları gelişmeye başlar. Rahmin içindeki ve dışındaki sesleri duyabilir. Ama özellikle sizin sesinizi duyar ve sesinizi duyduğunda sakinleşir.
11. Gözleri ilk kez 26. haftada açılır. Ama karanlıkta görebileceği çok fazla bir şey olmaz.
12. Üçüncü trimester’ınız boyunca bebeğiniz günde 1,5 gram kadar kilo alır.
13. 32. haftadan itibaren vücudunu oldukça hassas olur. Bazen acı bile hissedebilir.
14. Hamileliğinizin sonunda rahminizin normal şeklini alması için metabolizmanız hızla devreye girer.

::: İsim Mevzuuu :) :::



Değişik olsun, duyulmamış olsun, aman ennn güzeli olsun gibi heveslerim olmadı hiç.. Hastanede yüzünü görünce koyacağım, aman doğum anından sonra görünce aklıma ne gelirse o olsun vs vs.gibi komik ve ütopik düşüncelere de girmedim..O derece oldu bittiye de getiremem sanırım. Sadece erkek olursa herhalde çok zorlanırım diyordum, ama favorim Yiğit’ti, hem söylemi  hem anlamı güzel olduğundan, hem de Burak’ın adı Yiğit olacakmış da karar verememişiz Burak olmuş, hani ordan esinlenerek.. Ya da M ile başlasın Mert olsun, e anlamı da iyi diyordum.  Dayıcığı Demir diye tutturmuştu, erkek bildiğimiz dönemler : ) Hatta hala değişirse adı kesin Demir olacak diooo..


Kız olunca işler değişti  : )  Melis uzun süreden beri favorim, hiç düşünmeyiz diyordum, sonra eski isimler de hoşuma gidiyor, Zeynep gibi..


Çok modern olmasın diyorum ama Nehir, Nil, Naz, Ada, Öykü de sevdiklerimden.. Ama hepsini de koyamayız..


Çift isim olsun diyorum, e karışır herkes farklı hitap eder, bi de kızımız evlenince kendi soyadını da alırsa 4 kelime birden telaffuz edip, yazmasın heryere canımcımm..


Tek isim olursa diğerlerinde aklım kalıo.. Netten araştırınca bi sürü abidik gubidik isimle karşılaşıosun, onu da geç : )


Ya işte bu karmaşanın içinde nasıl isim koyayım söler misiniz dostlar: - )


Bu kadar düşünce balonundan geçtikten sonra Melis’e karar verdik, herkes Melis diyor bilee, favorimi bildiklerinden, Murat bile Melis diyo sürekli, deme öyle ya fikrimiz değişirse desem de: ) O değiştirmemekte kararlı !


Bal arısı, bal gibi demek demek Melis, kuzum beniiiiiiiiiiiiiim hem bal gibi tatlı olacak, e gerektiğinde sokmasını da bilsin di mi yani:p tabi bu işin esprisi, Yengeç olursa eğer bu gibi yetenekler sergileyemez miniğim;)


 


1 Mart 2012 Perşembe

"Yeni Anne'ye Söylenmemesi Gerekenler" miş : )


Bir Hamileye Sorulmaması/Söylenmemesi Gerekenleri yazan köşeyazarından bir bomba daha: ) Bayıldım ben bu hatuna, gerçekleri nasıl da eğlenceli anlatmış, gerçi okurken sorguladım kendimi, ben bi başkasına sordum mu bunları acabaa die:\ Uyku ve süt olayları dışında (tabi bu kadar kabalaşmadan) bişi sormamışım : )
MH




1. Bebeğin geceleri hala kalkıyor mu?
Bebeklerin çoğu geceleri sık sık uyanır. Hatta 1 yaşında, hatta 2 yaşında(bizimki gibi mesela) uyanabilir çocuklar. Kiminin karnı acıkır, kimi yanına birini ister kimi de alışkanlıktan. Sonuç gece boyu deliksiz uyuyan bebek çoğunluk değil azınlıktır. Hele hele lohusa bir kadına bunu söylemek saçmalığın daniskasıdır. Yorgunluktan, uykusuzluktan sürünen yeni anne de bebeğinin deliksiz uyumasını istemez mi sanıyorlar acaba?! Üstelik ‘hala mı uyanıyor?’ gibi sorularla acemi anne ‘Herkesinki uyuyor da benimki mi kalkıyor? Nerede yanlış yapıyorum?’ diye boşuna kendini üzer. Yazık değil mi hayatının en karmaşık, en güzel, en yoğun, en yorgun günlerini yaşayan şaşkın yeni anneye!!!


2. Yine emziriyorsun sen!
Emzirme sıklığına takılanlar var. Bebeği, anneyi, uyku ve beslenme düzenini bilmeden sadece emzirme saatleri hakkında konuşabiliyorlar. Lohusaya ‘yine mi emziriyorsun?’ diye sorana verilecek cevap: EVET olmalı. Yenidoğan bebeklerin sık sık emzirilmesi gerekir. Hatta bazılarının daha çok. Her bebek farklıdır. Bazıları 2-3 saatte bir beslenmek ister, bazıları ise daha çabuk acıkır. Bunun ayrımını en iyi yapacak olan da annedir. 


3. Hala bir düzene giremediniz mi?
HAYIR. Ne diyeyim ki, hayır. Düzenden kasıt nedir peki? Beslenme, uyuma, çiş-kaka saatlerinin rutine girmesi mi? Bir şey diyeyim mi, o düzen aylar sonra bile tam olarak oturmayabilir. Uykusu düzene girer, beslenmesi tutmaz. Emzirme saatleri belli olmuştur, bu sefer de bir türlü uykular halledilmemiştir. Bazı anneler şanslıdır. Bebekler doğuştan uykucudur. Zaten asıl düzen bozucu olan da uykudur. Hem annenin hem de bebeğin günlük yaşamı, huzuru, mutluluğu bu ‘uyku’ denen şeye(!) bağlıdır.


4. Bebeğin aç olabilir mi?
Aaa. Hiç aklıma gelmemişti. İyi ki söyledin.
Ben bu cevabı verdim mesela birkaç kere. İlkinde acayip sinirliydim. Diğerlerinde ise alaycıydım. Alışmıştım ve daha da önemlisi kendimden emindim. Bebeğimi benden başka kimsenin daha iyi tanıyamayacağını, ihtiyaçlarını anlayamayacağını biliyordum. Yani bir anneye, ne kadar yeni ve acemi de olsun bir anneye ağlayan bebeğini göstererek ‘karnı mı aç, emzirdin mi sen?’ gibi tahammül sınırlarını zorlayan soruların sorulmaması gerekiyor. ‘Altını açalım mı? Sıcak gelmiştir belki’ gibi ifadeler daha iyidir. Benden söylemesi.


5. Kilolarını verememişsin.
Konu ne zaman buraya gelecek diye bekler dururuz zaten. ‘Bir kadına yaşı sorulmaz!’ denir ya, bence yaşı ne olursa olsun kilosu sorulmaz, kilosu ile ilgili yorum yapılmaz. Hangi kadın doğumda aldığı kilolarıyla yaşamak ister ki. Hem öyle yavaş yavaş da verilmez. Emzirirken kilo verirsin diyenlere de benim bir çif lafım var. YALAN. Vallahi yalan. Ben 4 kilo aldım. 11 kilo ile doğuma girip 3 kilo fazlasıyla kucağımda bebekle eve dönmüş bir anne olarak tam 4 kilo aldım. Başka bir şey demiyorum. 


6. Sütün yetiyor mu?
Sanırım en zora giden, moral bozan sorulardan biridir bu. Zaten endişelidir. Memelerden gelen süt hakkında hiçbir bilgisi yoktur. Bebeğinin neden 2 saatte bir uyandığını anlayamaz. Ne kadar da sık acıkıyor, diye düşünür. Bilmez ki anne sütü çok kolay hazmedilir, o yüzden de bebek daha sık acıkır. İşte bu bilgisizlik anında ‘sütün yetiyor mu?’ sorusuyla başınızdan aşağı kaynar sular dökülür. Eyvah, dersiniz. Benim sütüm bu çocuğu doyurmaya yetmiyor. Ne yapmalı, hemen mamaya mı başlamalı? HAYIR. Önce gidip çocuk doktorunuza danışın.


7. Bu günlerin tadını çıkar, büyüdükçe daha da zorlaşıyor işler.
Kimsenin ağzından iyi bir şey çıkmaz zaten. Kaos ortamında hayatta kalmaya çalışan lohusaya ‘şimdi iyi zamanların’ denir mi? O andan daha kötüsü ne olabilir ki yeni anne için. Uykusuzluk, yorgunluk, bunalım, ağrıyan sızlayan taşan memeler… daha fenası ne olabilir ki??!


8. İkinciyi de çok zaman geçirmeden hemen yap da beraber büyüsünler.
Ya da kız varsa kucakta, ‘bunun yanına şöyle güzel bir oğlan lazım’ erkek bebekse eğer o zaman da ‘akça pakça güzel gözlü bir kız bebek yap hemen’ derler. Bana dediler de oradan biliyorum. Hemen ikinciyi yap, beraber büyüsünler. İyi fikir. İki çocuk birlikte büyüsün, kardeş olmanın keyfini çıkarsınlar da… anne ne olacak? Eskiler der genelde bunu. Onlar yokluk içinde, çoğu zaman yardımcıları bile olmadan yapıvermişler arka arkaya çocukları. Şimdi hatırlamıyorlar o günlerini büyük ihtimalle. Oysa biz modern zaman anneleri, kariyer yollarını yarıda kesip çoluk çocuğa karışmışız. Her şeyi okuyup, her şeyi öğrenme telaşındayız. Çocuğumuz için ansiklopedileri ezberler durumdayız. Şimdi tüm bunları altüst edip de nasıl ikinciyi yaparız? Elimizdeki(!) bir tanesi düzene girsin de nefes alalım, eskiye dönelim, sosyal yaşama adım atalım hayalleri kurarken gözü karartıp ikinciyi yapmak????
Bir de bunu yeni doğum yapmış kadına söylemezler mi? Tam cinnetlik.


Yeni annenin desteğe, cesaretlendirilmeye, iyi hissettirilmeye, güldürülmeye ve yardıma ihtiyacı vardır. 


Eksiklerinin ve yanlışlarının gözüne gözüne sokulmasına, memelerinin ve kalçalarının büyüklüğü hakkında konuşulmasına gerek yoktur. Hayati bir mesele olmadıkça o yanlışlar kendi kendine düzelecektir. Gerçekten de söylemek istediğiniz bir durum varsa daha olumlu ve yumuşak yaklaşıp biraz da sempatik görünmeye çalışıp espirili bir dille yaklaşmayı deneyebilirsiniz. Yok eğer, ağzınızda iyi bir şey çıkmayacaksa, hiç bir şey çıkmasın. En iyisi, alın bebeği kucağınıza da iki tur atın evde, annenin kolları biraz dinlensin.


Haksız mıyım? ;)